Srebrenitsa Soykırımı ve toplu mezarlar
Srebrenitsa, BM Güvenlik Konseyi'nin 819 (16 Nisan 1993) ve 824 (6 Mayıs 1993) sayılı kararlarıyla, "Güvenli Bölge" ilan edilen altı Bosna-Hersek şehrinden bir tanesiydi.
Ne var ki, Lord Owen'ın Balkan Yolculuğu isimli eserinde yer verdiği, uluslararası bir grup tarafından hazırlanan bir rapor, 1993 yılındaki durumunu çok farklı ifade ediyordu: "Hiç yiyecek yok ve halk birbirinden dileniyor. Her gün 20-30 kişi ölüyordu ve 100-200 civarında ağır hastanın yanı sıra, 300 civarında o kadar ağır olmasa da bakım gerektiren hasta vardı. 60 civarında da verem hastası vardı." [Sayfa 131]
Sırp ve Karadağlı Çetnikler, yaklaşık dört yıl devam eden kanlı şarlatanlığın finalini de kendilerine yakışır şekilde yapmaya karar vermişlerdi. Ancak, Srebrenitsa'da yaşanan hiçbir şey sürpriz değildi. Amerikan istihbaratı CIA, Sırpların soykırım planları yaptığını açıklamıştı. Buna rağmen, uluslararası toplum, adım adım gelen soykırıma seyirci kalmayı tercih etti.
6 Temmuz'da Sırplar, Srebrenitsa'yı tanka ve top ateşiyle ağır bombardıman altına aldılar.
9 Temmuz'da BM ileri karakolunu ele geçiren Sırplar, otuz iki Hollanda askerini de rehin aldılar.
10 Temmuz'da Bosnalı Sırp Çetniklerin "kasap" lakaplı komutanı Ratko Mladiç, Srebrenitsa yakınlarında görüldü. Bu esnada, tek kurşun atmayan Hollandalı askerler, Potoçari Kampı'na çekildiler.
Hiçbir direnişle karşılaşmayan Mladiç ve beraberindeki Sırp Çetnikler, 11 Temmuz sabahı zafer kazanmış edasıyla, silahtan arındırılmış Srebrenitsa'ya girdiler. Çetniklerin hedefi, silahsız Müslüman Boşnakların bulunduğu, Potoçari Kampı idi.
Ratko Mladiç, soykırımdan kısa bir süre önce, karşısına geçtiği kameraya şunları söylüyordu: "İşte 11 Temmuz 1995'de Srebrenitsa'dayız. Diğerlerinden daha büyük bir günün arifesindeyiz. Bu şehri Sırp halkına hediye ediyoruz. Ve nihayet, isyanların ardından, bu bölgede Türklerden intikam alma zamanı geldi."
12 Temmuz'da, kadın ve çocukları Tuzla'ya nakledecek otobüsler Srebrenitsa'ya geldi. 23 bin kadın ve çocuğun nakli tam 30 saat sürdü.
İstediklerini fazlasıyla elde eden Sırp Çetnikler, 13 Temmuz'da Hollandalı askerleri serbest bıraktılar.
Sırp Çetnikler, 11-17 Temmuz tarihleri arasında, yaşları 1277 arasında olan 8 binden fazla Müslüman erkeği katlettiler.
Katliamların canlı tanıklarından Hasan Nuhanoviç yaşananları şu şekilde anlatıyor: "Boşnakları korumakla yükümlü BM'nin Hollanda askerleri, Sırp Çetniklerden emir alıyorlardı. Sırpların bir kısmı BM üniforması giymişti."
Nuhanoviç, Ukrayna, Romanya, Bulgaristan, Rusya ve Yunanistan'dan gelen ve kendi ulusal üniformalarıyla Sırp Çetniklere yardım eden askerlere de şahitlik etmişti. Takis Michas isimli Yunan gazetecinin, "Kutsal Olmayan İttifak" [Unholy Alliance] isimli kitabı Hasan Nuhanoviç'in ifadelerini doğrulamaktadır.
Bütün bu bilgiler, Bosna Savaşı ve özellikle Srebrenitsa Soykırımının, Avrupa'da Müslüman unsur bırakmak istemeyen, çok uluslu güçlerin top yekûn imha planından başka bir şey olmadığını açıkça göstermektedir.
Toplu mezarlar
Sırp ve Karadağlı Çetnikler, sadece Srebrenitsa değil, Prijedor, Sanski Most, Kljuc, Kotor Varos, Bosanska Krupa, Bosanski Samac, Brçko, Bijeljina, Zvornik, Bratunac, Vlasenica, Vişegrad, Foça, Rogatica ve Nevesinje şehirlerinde de soykırım gerçekleştirdiler.
Dayton Anlaşması'nın imzalandığı günden bugüne, 21 binden fazla kişiye ait kalıntılar bulundu. Kalıntı ifadesini bilerek kullanıyorum. Çünkü soykırım kurbanları mezarlardan tek parça olarak çıkarılamıyor. Soykırım kurbanlarına ait ceset parçaları, 20-30 kilometre mesafedeki 3-4 farklı toplu mezarda bulunabiliyor.
Slobodan Miloşeviç, Radovan Karadziç, Ratko Mladiç ve diğer savaş suçluları, soykırım kurbanlarını öldürdükten sonra cinayet yerlerine geri döndüler. Toplu mezarları, buldozerler ve ekskavatörler ile yerle bir edip, ceset parçalarını, kamyonlara yükleyerek 'ikincil mezarlara' taşıdılar.
Bugüne kadar tespit edilen toplu ya da tekil Müslüman mezarlarını haritadan işaretlerseniz, karşınıza çıkan işaretli bölgenin Sırp Cumhuriyeti (Republika Srpska) sınırlarıyla örtüştüğünü görebilirsiniz.
Sırp Cumhuriyeti'nde, savaştan önce Boşnakların ve Bosnalı Hırvatların, Sırplarla birlikte yaşadığı ve savaştan sonra toplu mezarın bulunmadığı toprak parçası neredeyse yoktur. Sırp ve Karadağlı Çetnikler, hangi Müslüman yerleşim bölgesinden geçtilerse, kanlı bir iz olarak, arkalarında büyük toplu mezarları bırakmışlar. Bu sebeple, Sırp Cumhuriyeti topraklarının büyük bir toplu mezar olduğunu söylemek hiç de abartılı olmayacaktır.
Elbette geride daha, nerede ve kaç kişilik olduğu bilinmeyen mezarlarda bulunan, binlerce kayıp var. Bu kayıplar da bulunabilirse, o zaman ortaya çıkacak manzara çok daha vahim olacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.