İmkânı olanlar durmayıp ömreye gitmeli...
ömredeydim, yeni döndüm. Rabbim, gidenlere tekrar tekrar, gidemeyenlere de en kısa zamanda gitmek imkânı verip oraların feyiz ve nurundan istifade etmek nasip eylesin. âMİN.
Bu gidiş, mukaddes topraklara ilk gidişim değil. Fakat her gidişin ayrı bir tadı ayrı bir lezzeti oluyor, nasıl Kur’an okumaktan bıkılmıyor, okudukça insanın okuyası geliyorsa, nasıl cennet nimetlerinden usanılmayacak ve her defasında ayrı ayrı zevk ve lezzet alınacaksa, bu ziyaretler de doğrudan cennetle irtibatlı olduğu için, insan mukaddes topraklara, Mekke Medine’ye gitmekten bıkmıyor; gittikçe tekrar gidesi geliyor.
Velhâsıl, “Bal yiyen baldan usanır” sözü bu ziyaretler için geçerli değil.
Cennetlikler cennete girip Kevser ırmağından ilk defa içip cennet nimetlerinden bir defa tattıktan sonra bir daha artık hiç susuzluk çekmeyecek ve açlık hissetmeyecekler. Buna rağmen cennetin nimetlerinden yemeye ve içmeye devam edecekler. Fakat bu yeme içme ve diğer zevkler bir ihtiyaçtan değil, zevklenmek için olacak. çünkü her defasında ayrı ayrı zevk ve lezzetlere dalacaklar.
Hac ve ömre de böyle işte… Mekke ve Medine’ye her gidişte ayrı bir mânevî ummana dalıyorsunuz…
Hayalini kurduğunuz mukaddes topraklara birkaç saat sonra kavuşacağınızı düşündüğünüz için daha havaalanında tatlı bir heyecan sarıyor sizi. Gidişiniz önce ya Mekke veya Medine oluyor. Biz önce Medine’ye indik. Havaalanındaki kontrollardan sonra otobüslerle otelinize varıp eşyalarınızı yerleştirdikten sonra, boy abdesti alıp ilk selamlamayı yapmak üzere hemen Mescid-i Nebevî’ye Peygamberimiz’in Mescidine gidiyorsunuz. Sevgili Peygamberimiz’in nurlu kabirleri ile O’nun birinci ve ikinci halifeleri, aynı zamanda bu ümmetin en üstün iki şahsiyeti olan Hazreti Ebûbekir ve Hazreti ömer radıyallâhü anhümâ efendilerimizin kabr-i şerifleri orada…
Memleketimizdeyken uzaktan kendisine selât ü selamlar gönderdiğimiz, “Beni vefatımdan sonra ziyaret eden hayatımda ziyaret etmiş gibidir” buyuran Peygamber Efendimiz Hazretleri’nin huzurundasınız. İşte o sırada bu hislerle mukaddes huzurdayken gözler yaş akıtmaya başlıyor, hıçkırıklar yükseliyor…
Kendisini ziyaret edenlere şefaat edeceğini haber veren sevgili Peygamberimiz’in mübârek kabirlerine son derece edep ve hürmetle yaklaşıyor ve “Esselâmü aleyke yâ Resûlallah!” diye selam veriyorsunuz. Sonra hediyenizi takdim yani 1 Fâtiha 11 İhlâs sûresi okuyup mübârek ruhlarına hediye ediyorsunuz. Yanıbaşında bulunan iki şerefli halifesine de selam verip onlara da 1 Fâtiha ve 11 İhlas-i şerif hediyenizi takdim ediyorsunuz. Daha sonraları istediğiniz kadar duâ ediyor, mescidde ibâdette bulunuyorsunuz…
Mescid-i Nebevî’nin hemen yakınınızda 10 bin sahâbînin bulunduğu Cennetü’l-Bakî’ kabristanlığı var. Yakın olması hasebiyle sık sık ziyaret edilmeye müsait. Uhud şehidliği, İki Kıbleli Mescid, Kur’an-i Kerim’de “Takvâ ile yapılan mescid” olarak zikredilen Kuba Mescidi ve Hendek Harbi’nin yapıldığı yer de bizzat gidilerek ziyaret edilen yerlerden… Her birinin ayrı ayrı hatıraları var.
Aslolan, Medine’de bulunulduğu müddetçe vaktini alışverişle falan geçirmeyip, bu sınırlı vakitte bol bol ibâdette bulunmak, Peygamberimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Efendimiz’in tavsiyesine uyarak hiç ara vermeden, Mescid-i Nebevî’de 40 vakit namaz kılmaktır.
40 vakit namaz kılabilmek için, 8 gün kalmak icap ediyor. Kısa süreli gidenlerin vakti buna yetmeyeceği için, onlar da kaza namazları kılarak 40 vakti tamamlayabilirler. Medine-i Münevvere’de/Nurlu Şehir’de geçireceğiniz günleri, geceden kalkıp teheccüd namazını Mescid-i Nebevî’de kılarak, gündüzleri kuşluk namazları sonraları kaza namazları kılarak, Kur’an okuyarak, zikir, tesbih, tehlil okuyarak ibâdetle dolu dolu geçirmeye gayret ediyorsunuz…
Değerli okuyucular! âhiret ebedî ise de dünyadaki iyi-kötü her şeyin bir sonu var ya, artık Mekke yolculuğu başlayacağı için nihâyet Medine günlerinin de sonu geliyor. Geliyor gelmiye de insan işte o zaman hüzünle sevinci bir arada yaşıyor: Mekke’ye/Kâbe’ye/Beytullah’a kavuşma sevinci ve Sevgili Peygamberimiz’den zâhiren ayrılmanın üzüntüsü...
Medine dışındaki Zülhuleyfe mevkiinde ihrama niyetlenmek için Medine’den ihrama giriyorsunuz. Peygamberimiz’i son defa ziyaret edip vedâlaşıyorsunuz. Gözler yine kontroldan çıkıyor, yaş akıtmaya başlıyor. Ve hıçkırıklarla Peygamberimiz’in huzurundan ayrılıyorsunuz.
Medine günleri, sadece maddî cihetiyle işte böyle. Mânevî ciheti ise her şahsın kendine göre.
Artık ver elini kâinatın merkezi ve şehirlerin anası keremli Mekke! Kâbe, Beytullah!..