Kriz dönemi partilerin ömrü krizlerle sınırlıdır...
Siyasi belirsizlik ve kaos mevsimlerinin somut göstergelerinden biri de yeni parti kurma çalışmalarının gündeme gelmesi ve bu yönde adım atacak kişilerin ortaya çıkmalarıdır. Partiler tarihimize bakıldığında kriz ve belirsizlik dönemlerinin ürünü olan partiler başlı başına incelemeyi hak edecek sayıya varmışlardır. Hatta yapılacak bir partiler tipolojisinde partileri kuruluş dönemleri açısından incelediğimizde kriz dönemi partileri diye özel bir sınıf oluşturmak bile mümkündür.
Türkiye'nin ciddi bir siyasi kaos ve belirsizlikten geçmekte olduğu açıktır. Bunun sadece iktidar partisinin temelli kapatılması amacıyla açılmış davadan ibaret olmadığı, krizin daha derin ve çok yönlü olduğu her gün yaşanan gelişmelerden herkes çıkarabiliyor. Kapatma davası krizi tetikleyen bir tür düğmeye basma işlevi görmüştür. Kapatma davası öncesindeki geçen sene nisan ayında Cumhurbaşkanı seçimiyle birlikte başlayan süreç krizin her geçen gün derinleşmesini sağlamıştır. Erken gerçekleştirilen genel seçim süreci bir an durdurmuşsa da sona erdirememiştir. Hatta seçimde alınan sonuçların krizi daha da derinleştirdiği, krize katkıda bulunan aktörleri çoğalttığı ve yeni kriz senaryoları gündeme getirdiği söylenebilir.
Türkiye'de bunalıma dayalı siyaset ve bunun tetiklediği gerginlik siyaseti, olağan siyasetin ayrılmaz bir vasfı olmuştur. Siyasette hedefe varmak için çeşitli yolların denenmesi ve mevcut koşullarda en uygun olanın tercih edilmesi rasyonalitenin doğal sonucudur. Ancak herkes tarafından bir olağanüstülük olarak değerlendirilecek olan kriz siyasetinin normal siyaset yöntemi olarak kullanılması, normal olmayıp hastalıklı bir yapıya işaret etmektedir. Olağanüstülüğün olağanlaşması normal değildir.
Bu tür kriz dönemlerinde bir yandan krizden çıkış yolları üzerinde farklı öneriler gündeme gelirken bir yandan da krizleri verimli bir ortama dönüştürüp bundan yararlanmayı düşünen fırsatçı siyasetçi/müteşebbisler de ortaya çıkmaktadır. Normal dönemlerde siyasi hedeflerini gerçekleştirebilme şansı bulamayan bazı kişi veya gruplar kriz zamanlarını uygun bir vasat olarak değerlendirme yolunu tercih etmektedirler. Kriz dönemlerinde yeni parti kurma çabasına girenler topluma böyle bir görüntü vermektedirler.
Türkiye siyasetine bakıldığında kriz dönemlerinde kurulmuş veya kurdurulmuş partilerin başarısının çok sınırlı kaldığı, kriz dönemi partilerin ömürlerinin de krizle sınırlı olduğu görülüyor. Yine krizlerin en sıklıkla yaşandığı darbe dönemlerinin partileri de benzer sonucu paylaşmışlardır. Mesela 27 Mayısçılarca kurdurulmuş olan Yeni Türkiye Partisi, 12 Eylülcülerin destek verdikleri Milliyetçi Demokrasi Partisi gibi partilerin ömrü sadece tek bir seçim dönemi ile sınırlı kalmış ve kısa zamanda siyasi hayata veda etmişlerdir.
Kriz dönemlerinin ürünü olan partilerden bugün adı ve topluma yaptıkları gıpta ile anılan hiçbir parti yoktur. Mesela Adalet Partisi'nde yaşanan parti içi krizler ile parlamento dışı sol muhalefetin yarattığı derin sıkıntıların ürünü olan Demokratik Parti, Cumhuriyet Halk Partisi'nde yaşananların ürünü olan Cumhuriyetçi Güven Partisi ile Anap'tan ayrılanlarca kurulmuş partilerin siyasette kalıcı hiçbir etkisi olmamıştır.
Şimdilerde Ak Parti'nin geleceğine ilişkin muhtemel gelişmeler dikkate alınarak yeni parti kurma çalışmalarını başlatanların adları ortalıkta dolaşıyor. Merkez sağ cenahta uzun zamandır ortada olan yeni bir oluşum ve partiler arasında işbirliğine yönelik çabalar zaten biliniyordu. Bu meyanda ortada ciddi bir gelişme yok. Ancak Ak Parti'nin muhtemel mirası üzerinde hesap yapanların başında bu partinin kurucuları arasında yer almış, parti yönetiminde bulunmuş, hükümetlerde etkin görev almış ve son seçimde aday olmayarak üniversiteye dönüş yapmış Sayın A. Şener'in olması dikkat çekici bir durumdur. İlk bakışta Ak Partinin kurucuları arasında yer almış ve parti yönetiminde görevli bir etkin ismin partisinin geleceğini düşünerek bir çaba içerisine girmesi gayet normal bir durum gibi görülse de Sayın Şener'in basına yansıyan demeçleri ve niyetleri, daha çok muhtemel gelişmeler dikkate alınarak kriz ortamından yararlanma amacına yönelik olduğu intibaını uyandırmaktadır. Krize payandalık yapan veya kriz ortamının ürünü olan partilerin şimdiye kadar ortaya koydukları performansı kendisine hatırlatmak isterim. Kendi partisinden bir biçimde ayrılıp yeni bir parti kuran siyasi şahsiyetlerden hiçbiri hatırı sayılır bir başarı gösterememişlerdir. Sayın Şener ve ekibi, yeni bir parti kurmak için meydana çıkarlarken en azından Türkiye'nin yarım asırlık partiler tarihini iyi analiz etmelerini öneririm. Unutulmamalı ki kriz partilerinin ömrü krizlerle sınırlıdır.