Ergenekon Operasyonu ve Aydın Doğan medyası

Ergenekon Operasyonu ve Aydın Doğan medyası

Ahmet Altan geçenlerde medya ayağı olmadan darbenin olamayacağını yazdı. Bugüne kadar yapılan darbelere bakıldığında Altan'a hak vermemek elde değil.

Son Ergenekon operasyonu darbenin medya ayağının nasıl çalıştığını gözler önüne serdi. Bazı medya organları çıkan haberleri küçümsemek, önemsizleştirmek, basitleştirmek için olağanüstü çaba harcadılar.

Daha iddianame tanzim edilmeden tutuklanan zanlıları masum, hatta mağdur ilan ettiler. Onların yurtseverliklerini, Atatürkçülüklerini öve öve bitiremediler.

Şu veya bu ideolojik görüşe sahip olabilirsiniz. Ama hiçbir ideoloji masumiyetin karinesi değildir. Herkes suç işleyebilir. Hiçbir ideolojik düşünce, işlenen suçu tahfif etmeye,görmezden gelmeye yetmez.

Bu bağlamda, Atatürkçüler, Laikler siyasi bir operasyona kurban gidiyor nitelemesi tam bir göz bağcılığıdır. Böyle bir ifade kışkırtıcılığın, tahrikçiliğin, darbeciliğin bir başka şeklidir. Bu ülkede Van savcısı'nın başına gelenleri herkes biliyor. Ortada böylesine caydırıcı bir örnek dururken hiçbir yargı mensubu elinde kuvvetli deliller bulunmadan böyle bir operasyonu yapmaya cesaret edemez.

Bu soruşturmanın başlatılması bile güçlü delillerin varlığına işarettir.

Elbette kimseyi peşinen mahkum etmeyelim. Ama 50 yıldır bu ülkede yapılanları da unutmayalım. 60'da, 71'de, 1980'de, 28 Şubat'ta olanlara, olmadı mı diyeceğiz…

Bu darbelerin, ihanetlerin hiçbir organizasyon ve çalışma olmadan kendi kendine spontane geliştiğini mi söyleyeceğiz…

2003-2004 yıllarında en ince teferruatına kadar medya'ya yansıyan Sarıkız ve Ayışığı darbe teşebbüslerini birilerinin gül hatırı için görmezden mi geleceğiz..

Ne demek delil yok. Şu son birkaç yıldır yapılanlara tarafsız bir gözle bakmak bile nelerin kurgulandığını anlamak için kafidir.

Bir ülkenin refaha,huzura erişmesini engellemek için dış servislerin yaptıkları çalışmayı anlayabilirim. Ama kendi hükümeti başarılı olmasın diye her yola baş vuran, kriz çıkarmak, darbe zemini oluşturmak için dış servislerden daha düşmanca çalışanları anlayamam. Hangi hükümete, hangi kadroya karşı yapılırsa yapılsın tahrip edilen; ülkedir. Abdülhamit'i devirmek için Bulgar komitacılarıyla iş birliği yapacak kadar gözü kararan ittihatçılar, sonunda tüm balkanları kaybetmemize vesile olmuşlardı. Kaybeden Abdülhamit değil, Türkiye olmuştu. Şimdi aynı hırsı, aynı kini bu hükümete karşı taşıyanlar var. Bunun neresi normaldir?

Medya bir bütün olarak hiçbir ön yargıda bulunmadan soruşturmanın selameti için yargı'ya destek olacağına, medya'nın bir kısmı süreci durdurmak, etkisiz hale getirmek için çırpınıp duruyor. Baş rolde de her zaman olduğu gibi Aydın Doğan medyası var. Bu operasyon ve sonrasında meydana gelen gelişmeler, Türkiye'nin bir Kıbrıs sorunu, bir Güneydoğu meselesi gibi bir de Aydın Doğan sorunu olduğunu gözler önüne seriyor. üstelik bu sorun tüm diğer sorunların çözümünü de engelleyecek bir noktaya gelmiştir.

Medya çok sesli olmalıdır, evet, ama Yargıyı etkilemeye, kendini yargıç yerine koymaya asla yeltenmemelidir. Aydın Doğan medyası uzun zamandır bunu yapıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi