Ersoy Dede

Ersoy Dede

Malatya’da yeni deneme

Malatya’da yeni deneme

MALATYA’nın Doğanşehir İlçesi’ne bağlı Alevi ve Sünni vatandaşların birlikte yaşadığı Sürgü Beldesi’nde tehlikeli bir oyun oynandı geçen pazar.


Bir kışkırtma ile başlayan sonrasında ise alevi ve Sünniler arasında, mezhebî bir kavga olduğu izlenimini yaratan manzaralar. Bir ailenin alevi olduğu için yakılmaya çalışıldığı iddiaları. (- ki evin içinde kaydedilen ses kaydında, evin kızlarının sanıyorum, “kürt” oldukları için yakılmaya çalışıldıkları iddiası vardı.) Demek ki hâlâ Sivas benzeri bir tertibe inananlar varmış. Ciddi ciddi politikacılar kalkıp; hayatlarında görmedikleri, haritada gösteremeyecekleri, demografisi hakkında fikir sahibi olmadıkları Sürgü’ye gittiler. Ne güzel. Bu vesileyle memleket biraz politikacı görmüş oldu.

MALATYA LABORATUARI

Sünniler bir olmuş bir alevi aileyi yakmaya kalkmışlar. Yerel yöneticiler de, ailenin evlerini boşaltmasını istemiş. Falan falan.. Biz de yedik. Malatya bu ülkede, siyasi provokasyonlar ve darbe denemeleri öncesi kamuoyu oluşturma çalışmaları için adeta laboratuar olarak kullanıldı. Abdi İpekçi Suikastı faili Mehmet Ali Ağca Malatyalı’dır, Hrant Dink Malatyalı’dır, Ahmet Emin Yalman Malatya’da vurulmuştur, Zirve Yayınevi’ndeki cinayeti, 1978 Hamido Katliamı... Malatya’da sahnelenen oyunun haddi hesabı yoktur. Çok açık ve de çok iddialı biçimde söylüyorum ki, bu da o oyunlardan biridir. Dibimizdeki coğrafyalar fokur fokur kaynarken, Türkiye’nin içeride rahat bırakılacağını düşünmek saflık olurdu zaten. Çok net ki, son zamanlardaki stratejik konumu nedeniyle (Kürecik-füze savunma sistemleri) yabancı gizli servis elemanlarının cirit attığı bir Malatya’yı, böylesi bir meseleyle kaşımaya kalkmak sürpriz olmamıştır sanıyorum. Bu eski numaraları yutmuyoruz artık.

GERÇEKTE NE YAŞANDI?

Sünni köylüler toplanıp ellerinde meşalelerle alevi bir evi basıp yakmaya mı kalktı?.. Yoksa hazımsız bir aile masum bir ramazan davulcusunu mu linç etti? Tepki Alevi aileye mi, Aleviliğe mi, o aileye mi? Bu sorulara vereceğimiz cevaplar, önümüzü görmemize yardımcı olacak. Olayların yaşandığı evin iki sokak ötesinden manzara nasıl görünüyor? Orada oturan bir gencin, bir internet forumunda (sözlük) yazdıklarından birkaç cümle nakledeceğim. “..... Alevi-sünni ayrımı yoktur bizim köyde, evler yan yanadır. Bu aile köye yeni taşınmış. Başka bir köyden yine böyle bir tartışma yüzünden kovulmuşlar. Davulcu evlerinin önünden geçerken laf atıyorlar, davulcu devam edince önce taş atıyorlar, sonra evin erkekleri çıkıp davulcuyu bir güzel dövüyorlar. (ailecek tanırız davulcuyu, köyün yerlilerindendir). Bunu duyan o mahallenin halkı o ailenin evin önünde toplanmış, dışarı çağırmışlar dayak atanları. Ertesi gün davulcunun başına gelenler yayıldıktan sonra köy halkı ayaklanmış, ailenin yaşadığı evin önünde özellikle gençlerden oluşan bir grup toplanmış, tekrar bu dayaktan sorumlu kişileri çağırmışlar, gelmeyince de taş atıp evlerin camlarını kırmışlar, ahırı yıkmışlar....” İstanbul’dan nasıl görünüyor, evin iki sokak ötesinden nasıl görünüyor manzara?..

DAVUL ALERJİSİ

Bu Ramazan davuluna olan alerji her yıl Ramazan’ın ilk haftasında nükseder. Bu iş Sünni-alevi de ayırmaz. Hiç beklemediğiniz adamlardan; “ya hu çalar saatle kalksanız sahura olmaz mı?” şikayetlerini duyarsınız. Bu insanlar, davulun, uyandırmak için değil, sahuru yaşatmak için çalındığını da bilmezler. Bu iş, en kolay sonucu alınabilecek iş gibi göründüğü için buradan başladılar. Davulu, rahat yasaklatabileceklerine inandılar. Ondan sonra sabah ezanı (ve sırasıyla bütün vakit ezanları) yasaklanacak. Derken minarelere ihtiyaç duyulmayacak. Sırayla bütün bunlar. Bakın Can Dündar yıllar evvel davul ile ilgili ne yazmıştı? “....Bebek ve hasta nihayet uyudular gibi... Birkaç dakikalık sükut... ve... birden gecenin zifirini döven tamtamlar... Sessizliği yırtıp odanın içine dolan tokmak sesi, saatlerdir kuyudan çektiğiniz o derin sükuneti buruşturup atıyor. Beşikte bir bebek feryadı, karşı komşuda bilinçsiz sıçramalar... karanlık pencerelerden öfkeli homurtular. Ama hayır... gitmiyor. Yanmayan ışıklara inat, bir Siyu büyücüsü gibi ısrarlı ve bir Zulu dansçısı kadar şehvetle çalıyor davulu... Gece saat 02.45...” Siyu büyücüsü, zulu dansçısı.. İslamiyetle özdeşlik kurduğu inanç sistemlerine bakar mısınız? Sadece bu benzetmeler bile davulu yasaklatmaya çalışmanın altında neyin yattığını göstermiyor mu? Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ersoy Dede Arşivi