Faruk Köse

Faruk Köse

CHP’nin “karşı olmadığı din”in vasıfları

CHP’nin “karşı olmadığı din”in vasıfları

CHP’nin Başkanı, seçimlere dönük bir politika olarak “mütedeyyin kesim” ile iftarda buluştu ya; “politik hamle” olarak “oy avcılığı”na dair söylemlerini sürdürmeye devam ediyor. “CHP’nin dine karşı bir parti olduğu algısı yaratılmak isteniyor. Bu algıyı kırmak için çalışıyoruz” diyor.
CHP “din”e karşı değilmiş! İyi de, CHP’nin politikasını Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana görüyoruz, biliyoruz, yaşıyoruz. Bu nedenle “dine karşı değiliz” denildi diye tav olacak değiliz elbette; “CHP’nin karşı olmadığı dinin vasıfları”nı görmek için satır aralarına da bakacağız.
CHP’nin Başkanı, “tasvip ettiği din”i lanse etmeye “Hz. Muhammed algı”sını değiştirerek başlıyor. “Bence Hz. Muhammed en büyük devrimcidir” diyor. Bu, Hz. Muhammed’in her şeyden evvel Allah’ın Rasulü olduğu; insanları “ilahi hükümler”e, “İslam Şeriatı”na çağırdığı ve “tağuta itaat”ten kaçındırdığı, “İslam’ı dünyaya hakim kılma vazifesi”ni eda ettiği gerçekliğini “devrimci” tanımlamasıyla saptırmaya yönelik –kendince– kurnaz bir yaklaşım. Güya Hz. Muhammed’e iltifat ediyormuş gibi yapıyor; ancak aslında yaptığı, “Rasul” gerçeğini zihinlerde silikleştirmekten öteye değil.
Yine de sormak lazım; Kılıçdaroğlu, Hz. Peygamber’in getirdiği Şeriat’a ne der? Gerçekten Hz. Muhammed’e değer veriyorsa, “Şeriat’a aykırı yasaların iptali”ne var mıdır? Ya da “politik kaygı” ve “oy avcılığı” gereği “en büyük devrimci” olarak tanıttığı; bunu yaparken de Hz. Muhammed’in “Peygamberlik”ini değil de kendi “sol zihniyet”inin kavramıyla “devrimcilik”ini öne sürerken, acaba o en “büyük devrimci”nin “devirdikleri”ni mi savunuyor, “getirdikleri”ni mi? Buna da bir açıklık getirse ya...
Şimdi Kılıçdaroğlu’nun tabiriyle CHP’nin “mütedeyyin” tanımlamasına bakalım: “Aydın, okuyan, hayatı sorgulayan, olaylara sağlıklı bakan, inançlı, inancını siyaset ve ticarete alet etmeyen...” “İnancını siyaset ve ticarete alet etmeyen” insan mütedeyyinmiş. “Alet etmek” şaşırtmaca; asıl meramı şu: “İnananlar” siyasetini de, ticaretini de “dinine uygun kurallarla yürütmeyecekse”, veya “dinine aykırı kurallarla yürütecekse”, CHP’ye göre “mütedeyyin.” Yine “CHP’nin mütedeyyin insanı”nın, “hayatı sorgulayan” ve “değişimin önünü açan” insan olduğunu vurguluyor. Peki, o insan hayatı sorgularken “CHP’nin kırmızı çizgileri”ne dokunsa, mesela “Kemalizm” ve “Laiklik”i de sorgulasa, CHP buna da tahammül gösterebilecek mi acaba? Sanmıyorum.
CHP’nin dini anlayışı “inançlara bağlılık” değil, “inançlara saygılı” olmak. Nitekim Kılıçdaroğlu bunu, “Türkiye yeni bir sentezi yapmak zorunda” derken ifade ediyor: “Herkesin inançlarına, kimliğine saygılı.... bir sentez.” İnançlara güya “saygılı” ya, bunu kanayan yara “başörtüsü”ne getirip “artık kılık kıyafet üzerinden insanları damgalamak çağdışı bir anlayış” diyerek ispatlamaya çalışıyor. Peki öyleyse, CHP, “Müslüman kızın başörtüsü”ne karşı yıllardır yürüttüğü politik, sosyal ve adli takibattan ve mücadeleden vazgeçtiğini açıklasın, sorunu yasal olarak çözmek için hamle yapsın da görelim samimiyetini. Ama yapmaz; “politik duruş” ve “oy avcılığı” gereği söylediği cümleler arasında yaptığı tanımlamaya uygun olmayan “tesettür duruşu”na karşı çıkacaktır.
Kılıçdaroğlu, “mütedeyyin kesim”le bir araya geldiği iftarda “ahlak vurgusu” yaptığını söylüyor. Ancak “toplumsal ahlakın temel dinamikleri”nin neler olacağı meçhul. “Ahlakın temelleri” dinden mi alınacak, dünyevilikten mi? Bu durumda “ahlaki gerekler” açısından nasıl bir bütünlük oluşturulacak? Acaba “Kılıçdaroğlu’nun ahlâkı”nda İslam’a yer var mı? Buna dair bir işaret yok. Gerçi “kul hakkına vurgu yaptım” diyor, ancak “kul” kavramının “yaratıcı inancı”na çıktığını, bu hususta “Allah’tan başka ilah olmadığı”nı, “kul hakkı” kavramının tek ilah Allah’ın hükümleriyle anlam kazandığını, bunun da doğrudan Kur’an’ın tek düstur olarak esas alınmasını gerektirdiğini sanırım bilmiyor. Bilse bu kavramı kullanır mıydı? Politik duruşuna bakılırsa, hayır!
Kılıçdaroğlu diyor ki: “Anayasanın ikinci maddesi içinde demokratik laik sosyal hukuk devleti ilkesi çerçevesinde bakıyoruz. Ortak paydamız budur.” İşte, ağzındaki baklayı çıkardı. Ortak payda “din” değil, “laiklik.” Yani “laikliğe uygun bir mütedeyyinlik” CHP’nin iyi geçineceği dinin vasfını teşkil ediyor. Bir Müslüman olarak bana düşen de şunu demek oluyor:
Kusura bakmayın ama, benim herhangi bir sistemle, rejimle, kişiyle, grupla, toplumla, veya başka bir şeyle “İslam’dan başka ortak payda”m olamaz. Hele ki laiklik, kimseyle ortak payda olarak esas alacağım bir şey değil. İslam ise Kur’an’da beyan buyurulan ve Rasulullah’ın yaşamakla tarif ettiği biçimiyle “sahih İslam”dır.
Hülasa, CHP’nin karşı olmadığı, tasvibini alan din, İslam değildir. Bizden uzak dursun!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
9 Yorum
Faruk Köse Arşivi