Tencere karası kurumların Yeni Akit harekâtı!
Türk basınının ahlâkı, ahlâkla ilişkileri, ahlâkîliği... Bunları konuşmak gerektiğinde ilk söz konusu edilecek olanlar, “basın kurumu” olarak tanımlanacak dernekler, cemiyetler ve konseylerdir...
Türkiye’de basının tarihen ahlâkdışılığı ile bu kurumların temelden ilişkisi asla gözden kaçırılamaz.
Türk Basın Birliği... Cumhuriyet’ten sonra gazeteleri dergileri bir şekilde kapatarak gelen merkezi yönetimin merkezî derneği idi. Yöneticileri kesin olarak meb’us (şimdi “milletvekili” deniliyor) yapılır, Çankaya sofrasına oturtulurdu.
Sofraya oturanlar, sofra nimetlerinin basına sirayetini tanzim ederdi. Harf inkılabından sonra Türkiye’de yayınlanan gazeteler, sadece devletin genel bütçeden tahsisat verdiği gazetelerdir! Harf inkılâbı Türk basınında muhalefet imkânını tamamen ortadan kaldırmıştır.
Türk basını, kek parti döneminde, eğer 1940’larda Cumhuriyet gazetesi gibi dış otoriteler tarafından ayartılmamışsa, tamamen hükümetin güdümünde olmuştur.
Çok partili hayata geçtikten sonra, Türk Basın Birliği’nin tek parti aygıtı yapısına isyan, bütün Türkiye’yi kapsar bir dernek yerine, her şehirde gazeteciler cemiyetleri kurularak ortaya konulmuştur.
Gazeteciler cemiyetleri çok partili hayatın başlangıcında demokratik bir havada ortaya çıkmış, zamanla eski mutlu devlet destekli devirleri özleyerek ideolojik bir yapı kazanmıştır.
27 Mayıs darbesi basının desteği olmasa mümkün olabilir miydi? Darbe sonrası postal yalayan gazeteciler cemiyetleri olmasa darbe meşrulaşabilir miydi?
27 Mayıs’tan sonra “Basın Ahlâk Yasası” ilân edildi...
Gazetelerin başlıklarının yanına, “Bu gazete basın ahlâk yasasına uymayı taahhüt eder” yazılmaya başlandı.
Basın Ahlâk Yasası’na uymamak böylece kayıtlı-kuyutlu hale getirildi!
Cengiz Çandar’la ilgili eski örgüt yöneticilerinden şu anda mahpus Şemdin Sakık’ın açıklamaları, beğenilsin beğenilmesin gazetecilik ahlâkına aykırı bir yayın değildir. Bütün gazeteler için haberdir. Ama gazetelerimiz, bazı gazetecileri linç etmekte yarışırken, bazı gazetecileri muhafaza ve müdafaadan da geri kalmazlar.
Cengiz Çandar, 28 Şubat döneminde Şemdin Sakık’a atfen lince maruz bırakılmak istendi. O zaman gazeteciler cemiyetleri, dernekleri, birlikleri konseyleri... ne yaptılar?
“Bugün yaptıklarını yaptılar, andıca onurla karşı durdular” diyen beri gelsin!
Hatta medya andıcı onların desteği ile hayat buldu! Şimdi bu dernekçiler, birlikçiler, konseyciler... Yeni Akit’e ahlâk dersi vermeye kalkışıyorlar.
“Senin dibin kara” diyorlar!
Fakat kendileri baştan ayağı kurum içindeler, hatta kömüre kesmişler, bunu görmezden geliyorlar.
Cengiz Çandar’ı bu yalancı şahitler aklayabilir mi?
Kendilerini aklarlarsa, elbette!
Ahlâk iddiasındaki kurumların ahlâksızılığına bakın:
“Yeni Akit’e Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık akreditasyon uygulasın!”
Yani 28 Şubat düzeni devam etsin!
Bu ahlâk pazarlamacılarına bir sorumuz daha var: Basın üzerine en ağır saldırı olan “312 general” davasında nerelerdeydiniz? Bir tekiniz, bir tek satır yazdı veya bir tek satırlık açıklama yayınladı mı?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.