Öz-tirenebakan!
O gazetenin böyle bir köşe yazarı kontenjanı vardı zaten...
Uzun süre minik kuşu ile postalist ihbarlar yapan bir kalemşör bu köşeyi tuttu. Sonra kovuldu! Kovulmasıyla gazetenin çökeceğini sanıyordu. Baktı ki bir şey olmuyor, Kovulduk ey halkım! diye kitap yazdı. Basın tarihimizin en câhil kalemlerinden biri idi... (Kısaca ona câhil derdik.)
O gazetenin bu tarz bir yazara her zaman ihtiyacı olduğu için yerine daha katmerli câhil biri getirildi. İtinden aldığı ilhamla yazan bu zâta da echel derdik. Çünkü câhil kelimesi ona yetmezdi!
Sonra ona da yol verildi!
Yerine daha câhilinin gelmesi mukadderdi. Gerçekten öyle oldu. Şimdi öküze bakma kontenjanından yazan gazeteciye bulabildiğimiz sıfat cehl-i mürekkep! (Mânasını tiren lügatinden okusun!)
Tabiî bu ülkede demiryolu yapanlar olduğu gibi, tirene bakanlar da hep oldu. Kaçınılmaz bir sonuç, bir memleket gerçeği. Tirene baka baka gazeteci olan yetenek sahipleri de çıktı!
Fakat onlar baksalar da görmezler!
Bunu en iyi son tirenebakanın bir yazısı apaçık ortaya koyuyor.
İp nerede koptu?
Başbakan Kartal-Kadıköy metrosunun açılışında bir söz etti. 10. Yıl marşının propagandadan başka maksadı olmadığını açıklayan bir sözdü bu.
Osmanlı coğrafyasında, tirenin neredeyse bir buçuk asırlık geçmişi var. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda, ana demiryolu hatlarımız çalışır hâlde idi. Cumhuriyetin başlangıcında, bu ana hatta Ankara-Erzurum hattı ilave edildi. Bazı ara hatlar da yapıldı. Fakat onuncu yıla gelindiğinde, Osmanlıdan kalan demiryolları Cumhuriyetten sonra yapılanlardan fazla idi...
Cumhuriyeti kutsamak için apaçık propaganda kokan bir marş ezberlettirildi halka: Demir ağlarla ördük ana yurdu dört baştan!
Demiryolu siyaseti, 1950lerde duraksadı. Karayoluna ağırlık verildi. Bu ne zamana kadar sürdü?
Şimdi Türkiyeyi yöneten iktidara kadar!
İlk defa bu iktidar, bir demiryolu siyaseti takip etti. Eski hatları elden geçirdi, yeni hatlar yaptı ve en önemlisi iki hızlı tiren hattını devreye soktu: Ankara-Eskişehir ve Ankara-Konya. Ankara-İstanbul hızlı tiren hattının bitmesinin de eli kulağında her hâlde. Doğuya doğru seyahat edenler, Ankara-Sivas hızlı tren hattının da inşaa halinde olduğuna şahitlik ediyorlar.
Önce hakkı teslim etmek lâzım: Bu iktidar demiryollarına önem verdi, hatta bir demiryolu siyaseti geliştirdi. Ülkeyi hızlı tirenle tanıştırdı. Ondan sonra eleştireceğin bir şey varsa, kıyaslayacağın bir şey varsa, bunu da yaparsın. Ve sözünü söylersin.
Fakat tirenebakanların özelliği budur: Kıyaslama, akıl yürütme iktidarında değildirler!
Efendim Osmanlının demiryollarını yabancılar yapmış!
Cumhuriyetin demiryollarını kimler yaptı? Elbette esas olarak yabancı firmalar. Osmanlı döneminde yapılan hatlar yap-işlet devret tarzı yabancı firmalara yaptırılmıştı. Cumhuriyetten sonra devlet yaptırdı.
Öz tirenebakan, Atatürkün hatta vagon fabrikası kurdurduğunu iddia ediyor. Atatürk 1950den sonra Menderes sûretinde girerek aramıza döndüyse bu vagon fabrikasını yapmış olabilir!
Bu tirenebakan, hep Türkiye sınırları içinde kalan tirenlere baktığı için görmemiş olabilir. Keşke Esed belâsı defolsa da onu Suriyeye göndersek ve oradaki tirenlere bakmasını sağlasa idik.
Hicaz demiryolunun inşasına, yüzde yüz öz kaynaklarla (bağışlarla), hiçbir yabancı sermaye desteği olmadan, borçlanmadan 1900 yılında başlandı. Başlangıçtaki az miktarda teknik yabancı personel dışında, tamamen kendi mühendislerimiz, teknisyenlerimiz ve işçilerimiz eliyle yapıldı. Hem de 9 yılda Cumhuriyetin 10 yılda yaptığından daha fazlası yapıldı.
Bu demiryolu Hicaz demiryolu olarak bilinir.
Bundan öz -tirenebakan haberdar mıdır?
Tirene bakanlar evrilip kitaba bakar hâle gelse idi, bu mümkündü!
Fakat Darvinizmin ve evrimin bir aldatmaca olduğunu artık herkes biliyor!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.