Ayhan Demir

Ayhan Demir

Nikoliç’in yüz günü

Nikoliç’in yüz günü

Sırp İlerleme Partisi Genel Başkanı Tomislav Nikoliç’in, 20 Mayıs 2012’de yapılan ikinci tur seçimler neticesinde Sırbistan Cumhurbaşkanı olması, tam bir siyasi şok etkisi yaptı.


Ekonomi ve dış politikanın hükümet tarafından idare edildiği Sırbistan’da, cumhurbaşkanının anayasal yetkilerinin sınırlı olması bu zaferin anlamını azaltmaya yetmiyor.


Geçmişte Hırvatistan’da gönüllü bir asker olarak savaşan Sırbistan’ın yeni Cumhurbaşkanı Nikoliç’in, elde ettiği bu sürpriz zaferin arka planında, Avrupa’yla uyumu hızlandırma, yoksulluk, suç ve yolsuzluğa karşı mücadele vaatleri bulunuyor.


Sırbistan seçimlerinde, Balkan ülkeleriyle olan ilişkilerden ziyade, ekonomi üzerinde duruldu. Ekonomik krizin başlamasından bu yana 400 binden fazla kişi işten çıkarıldı. İşsizlik yüzde yirminin üzerine çıktı. Yedi milyonluk ülke nüfusunun yüzde onundan fazlası iş arıyor.


Hal böyle olunca, bir umut olarak görülen AB üyeliği yolundan dönülmesi ve komşularla gerginlik yaşanması ihtimalini gündeme getiren Nikoliç’in zaferi, birçok soru işaretine sebep oldu.


Mesela, Nikoliç, Hırvat liderlerle işbirliği yapamayacağını dört yıl önce şu sözlerle dile getirmişti: “Sizinle işbirliği yapamam. Çünkü yüz binlerce Sırp, on iki yıldır evlerine dönebilmeyi bekliyor.”


Nikoliç, Kosova’nın 2008 yılındaki bağımsızlık bildirgesi öncesinde Kosova’ya savaş açmaya hazır olduğunu “Her şekilde tepki vereceğiz. Arnavutlara savaş açacağız” sözleriyle ifade etmişti.


Seçim kampanyası esnasında, statü meselesini masaya yatırmak şartıyla, müzakerelerin Kosova temsilcileriyle devam etmesi gerektiğini savunan Nikoliç, netice belli olunca, havayı yumuşatmak adına, “Sırbistan Avrupa yolundan asla sapmayacaktır” demişti. Nikoliç, bölgedeki bütün devletlerin cumhurbaşkanlarıyla iyi ilişkiler sürdüreceğini de söylemişti. Ne var ki, Nikoliç baharı oldukça kısa sürdü.


31 Mayıs günü gerçekleştirilen ant içme töreninde milletvekillerine hitap eden Nikoliç, Kosova’ya karşı tutumunu şu sözlerle yineledi: “AB’nin eşit bir üyesi olacak ve Kosova’dan asla vazgeçmeyecek bir Sırbistan istiyorum.”


Göreve gelişinin ilk haftasında tüm sözlerini unutan Nikoliç, deprem etkisi yapan açıklamalarıyla Balkanları salladı. Karadağ devlet televizyonu RTCG’de yayınlanan bir röportajında, “Srebrenitsa’da soykırım olmadığını” ve savaş suçlarının “bulunması, kovuşturulması ve cezalandırılması” gereken bazı Sırplar tarafından işlendiğini ileri sürdü. Her yıl, 11 Temmuz’da düzenlenen soykırım anma törenine de katılmadı.


Nikoliç, aynı programda, 1992 yılındaki bağımsızlık savaşı sırasında Sırp ordusu tarafından ağır bombardımana uğrayan, Hırvatistan’ın sınır kasabası Vukovar’ı da “Sırp kasabası” olarak niteledi.


The Guardian gazetesinin 29 Temmuz 2012 tarihli sayısında yayınlanan röportajında ise işi bir adım daha ileri götürdü. Kosova’daki Sırpların “soykırım tehdidi altında” olduğunu ve Priştina yönetiminin “bir Sırp göçüne yol açabileceğini” iddia etti.


Nikoliç’in, Avrupa’da İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra meydana gelmiş en büyük soykırımı inkâr edip, muhtemel bir soykırımdan bahsetmesi aslında hiç de garip bir şey değil. Ne söylemek istediğimi anlamak için Nikoliç’in geçmişine bir göz atmak yeterlidir.


Siyasetle ilk olarak 1990’larda ilgilenmeye başlayan Nikoliç, ileride Sırbistan Radikal Partisi’ne dönüşen Sırbistan Çetnik Hareketi’nin kurulmasına yardımcı oldu. Lahey’de savaş suçu işlemekten yargılanan Voyislav Şeşely ile de burada tanıştı.


Kısa sürede Şeşely’nin sağ kolu olan Nikoliç, Sırbistan Başbakan Yardımcılığı ve daha sonra, Miloşeviç’in iktidarı sırasında Yugoslavya Başbakan Yardımcılığı yaptı.


Miloşeviç rejimi 2000 yılında çöktükten sonra, radikaller de muhalefete geriledi. Şeşely, Şubat 2003’te Lahey’deki mahkemeye çıkarılınca, Nikoliç de partinin liderliğini devraldı.


Nikoliç ile Şeşely’nin yolları Eylül 2008’de ayrıldı. Nikoliç, radikal bir dönüşle Avrupa ile uyumu desteklemeye başladı. Ne var ki, “can çıkmadan huy çıkmaz” demişler. Anlaşılan o ki Nikoliç, zaman zaman “eror” veriyor.


Nikoliç’li yüz günün sonundaki mevcut tablo, Avrupalı bir Sırbistan’ın var olmadığını açıkça gösteriyor. Sırbistan, hâlâ 1990’lı yılların zihinsel bulanıklığında yalpalıyor. Ancak Nikoliç ve yol arkadaşları, “hem Kosova, hem AB” politikasını hayata geçirmenin ve soykırımları inkâr etmenin imkânsız ve faydasız olduğunu eninde sonunda anlayacaktır.


Nikoliç, komşularıyla uğraşmayı hemen bir kenara bırakmalı. Bunun yerine seçim kampanyasında dile getirdiği vaatleri yerine getirmeye çalışması, hem kendisi hem de ülkesinin menfaatine olacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ayhan Demir Arşivi