Mursi, İrana imanî duruşu hatırlattı
Muhammed Mursi cumhurbaşkanı seçildiğinde Mısır ve Türkiye hattının bölgemizin temel sorunlarını çözmede ve bölgenin geleceğini ilgilendiren temel konularda ortak bir zeminde buluşacağını yazmıştık. Buna olan inancımızın sebebi, Mursi ve Erdoğanın temsil ettiği iki ülkenin medeniyet şuurunun aynı değer sisteminden besleniyor olmasıydı.
Malûm olduğu üzere coğrafyamınızın hâlihazırda önemli meselelerinin başında Suriye, Filistin, İranın nükleer çalışmaları ve Şiî Sünni gerginliği gelmektedir. Bağlantısızlar Hareketinin Tahrandaki 16. Zirvesinde Mursi tam da bu meselelerde Türkiye ile buluşan güçlü bir söylem ortaya koydu. Bu bağlamda öne çıkan önemli başlıkları özetle ele alalım.
Konuşmasına hamd ve salevleyle, dört halife ve ehli beyte övgü ile başlayan Mursi meâlen şöyle dedi: Allahım, önderlerimiz Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Aliden razı ol! Peygamberimiz Hz. Muhammede (sas), Ehl-i Beytine ve sahabesine rahmet et. Onların makamlarını yücelt.
Ehli Sünnetin özelde dört halife, genelde de sahabeyle ilgili temel duruşuna vurgu yapan bu sözlerin içinde bulunduğumuz konjonktürde sembolik anlamı yüksektir. Çünkü Şia ve Sünni gerginliğini besleyen en önemli meselelerin başında Şianın sahabeyi tekfir eden, karalayan tarihî duruşu gelir. Bu, dün ümmeti böldüğü gibi bugün de bölen hassas bir meseledir. Mursi bir taraftan ümmet birliğine ve kardeşliğine vurgu yaparken diğer taraftan da bunun olmazsa olmazı olarak sahabeye ihtiramı en yüksek Şiî otoritelere hatırlatmış oldu. Gerginliğin tırmandığı bu yeni dönemde yerinde bir hatırlatmaydı doğrusu. Mursinin İrana yaptığı diğer önemli uyarı da, Nusayrî azınlık diktasının laik Baas rejimine ful destek vermesinin kabul edilemez olduğuydu. Baas rejimin sâdık dostu İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad ve üst düzey İranlı yöneticilerin, Suriye Baas rejiminin temsilcilerinin ve diğer ülkelerden destekçilerinin önünde, Mursi; Zalim Suriye rejiminin karşısında, Suriye halkının yanında olmak insanlığımızın ve imanımızın gereğidir diyerek zulmün yanında yer almanın ahlâkı ve imanı zedeleyen boyutunu hatırlattı, akan kanın durması için de etkin bir dış müdahale gerektiğinin altını çizdi.
Mursinin İrana gitmesini İranın Esed rejimini desteklemesi sebebiyle yanlış görenler olmuştu. Esed rejimini destekleyenler sevinmiş, mukavemetin yanında olanlar ise üzülmüştü.
Beklenmedik cesur bir hamleyle Mısırda statükocunun temsilcisi generalleri görevden alarak herkesi şaşırtan Mursi mutedil ve hakkaniyetten yana bir tavır sergiledi; hem İranı uyardı, hem de dostluk elini uzattı.
İranın barışçıl nükleer enerji çalışmalarını desteklediğini, başta İsrail olmak üzere Ortadoğunun nükleer silahlardan arındırılması gerektiğini bir ilke olarak ortaya koydu. Filistin davasının yalnız bırakılmaması gerektiğini, bu konuda yapılması gerekenlere özetle değindi. Bu iki konuda İranla paralel düştüğünü İranı öven sözler eşliğinde ortaya koydu.
Böylece İrana karşı iyi niyet beslediğini, ama yanlış siyasetine de destek vermeyeceğini bütün bölge halklarına deklare etmiş oldu.
Mısır İran ilişkileri İran İslâm Devrimi sonrası iyi değildi. Mısır eski rejiminin devrilmesiyle İhvan hareketinden Mursinin iktidara gelmesi iki ülke arasında ilişkileri güçlendireceği beklentisine yol açmıştı. Lâkin İran, haksız Suriye politikasından dolayı Müslüman dünyanın kahir ekseriyetinden kendisini izole etmiş bulunmaktadır.
Mursi bu gerçeği İrana hatırlattı; Suriye rejimine bila kayd destek vermekten vazgeçmesini ve âdil bir çözümden yana tavır almasını söyledi. İranın bu çizgiye gelmesini Türkiyenin de destekleyeceğine kuşku yoktur. Denebilir ki, Mursi, İranın zirveden Suriye rejimine destek çıkarma çabasını ilkeli duruşuyla boşa çıkardı.
Bidayetinde karizması zayıf olan Mursi, bu tür hamlelerle hızla yükselen bir lider profili çizmektedir. Bu son çıkışıyla sadece Mısırda değil, bütün dünyada destek gördü. Konuşmayı izlerken bu yükselen lider profilinin çok şey müjdelediğini hissettim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.