Afyon neden yaşandı?
Tek seferde 25 askerin şehit düştüğü herhangi bir saldırı, eminim Türkiye’yi ayağa kaldırırdı.. Yürüyüşler yapılır, camlara bayraklar asılır, siyasiler hamasi nutuklar atar, eski askerler ekran ekran dolaşıp PKK’nın nasıl yok edileceğini anlatırlardı.. 25 Askerimiz şehit düştü.. Neresinden bakarsanız bakın, izah edilebilir bir durum değil..
KAZA DEĞİL İHMAL
Yetkililer “kaza” dediler.. Güvenlik uzmanları ise daha temkinli.. Herkesin kafasında bunun bir saldırı olabileceği şüphesi (açık edilmese de) yer tutuyor.. Şimdilik “saldırı” ihtimalini, yoruma açık vaziyette bırakalım istiyorum. Ama yaşananın “kaza” da olmadığı ortada.. Cephanelik gibi bir yere, erleri uzman çavuşları görevlendiren bir komutanın, yaşattığı bu dehşet manzarasını “kaza” diye pazarlayarak, o komutanın suçunu hafifletmeye kimse kalkmasın. Güvenlik nedeniyle ışıkları azaltılmış bir mekan olan cephanelikte karanlık çöktükten sonra yapılabilecek hangi iş yasaya-mevzuata uygun olabilir ki.. Kaldı ki, cephaneliğe girmeye yetkili personel zaten bellidir.. Kim girmiş, niye girmiş, ne arıyormuş, neyin sayımını yapıyormuş bunların hepsinin kaydı-kuyudatı olması lazım değil mi? O saatte cephanelikte bir taşıma faaliyeti yapılıyorsa, buradan bir mühimmat çıkışı yapılıyordu demektir. Ve bu da sırasıyla Genelkurmay Başkanı ve Kara Kuvvetleri Komutanı’ndan, cephanelik komutanına kadar herkesin hesap vermesi gerektiği anlamına gelir.. Orada görev yapacak personel olarak erlerin vazifelendirildiğinden kimin haberi vardı? Ordu içinde, akşam saatlerinde mutfakta patates bile soyulmazken, cephanelikten bomba çıkarıyor olmanın izahını birinin yapması lazım.
KİM ZARAR GÖRÜR?
Böylesi bir tablonun, dünyanın neresinde olursa olsun faturası iktidara kesilir. Dolayısıyla son tahlilde, cephanelik komutanını da suçlasanız, Genelkurmay Başkanı’nı da suçlasanız, gazetelerde çıkacak haberlerde, sadece “25 şehit” ifadesini görürsünüz. 25 çocuğun bu şekilde ölmesinin hesabını hiç kimse, onların ihmalkâr komutanlarından ya da beceriksiz arkadaşlarından sormaz. Hangi terör saldırısı sonrası tim komutanı ya da karakol komutanı yargılandı bugüne kadar?.. “Terör saldırısı” dendi başlar sağoldu, vatan sağoldu, bitti-gitti.. Dolayısıyla, bugünkü hükümeti meşru yollardan düşürmeyi beceremeyen çevrelerin yeni taktiksel oyununun böylesi şehit haberleri olduğuna inanıyorum. İster PKK yapsın, ister İran-Suriye isterse kazara ölsün askerlerimiz..
BEYTÜŞŞEBAP LABORATUARI
Basın “4 noktaya eş zamanlı saldırı düzenlendi” diye yazdı. Neden bu sayıyı dörde çektiklerini anlamadım. Ben 7 saymıştım oysa ki.. Kaç olursa olsun.. Benim asıl üzerinde durulmadığını düşündüğüm detay, Beytüşşebap’daki saldırının zamanlaması.. Zamanlamadan kastettiğim konjonktürel bir şey değil.. Tamamen meteorolojik bir hadiseden söz ediyorum. PKK’ya, o günkü hava koşullarında, İHA’ların havalanmayacağını, helikopterlerin çalıştırılmayacağını kim söyledi?.. Kızmayın lütfen.. Bunu sormak zorundayım.
BAYRAKLARI KİM İNDİRDİ
Terörist cenazelerini taşıyan aracın önüne PKK’yı sembolize eden bez parçasının asıldığını gördük hepimiz.. Bir süre o bez parçası, zırhlı aracın önünde asılı kaldı. Sonra nasıl alındığını bilmiyorum. Hadi onu anladık diyelim. Peki terörist cenazesinin geçişi sırasında askeri lojmanların balkonlarındaki bayrakların talimatla kaldırılmasının anlamı ne?.. Söyleyeyim. Bu emir belli ki, yerel komutanlardan birinden geldi. Ve de uygulandı. Fakat yukarıda sözünü ettiğimiz şartlar burada bu tip meseleler için de geçerli. İster PKK’yı sembolize eden bez parçaları zırhlı araçlara asılsın, isterse PKK’lılar yollarda kendi çaplarında yol kontrolü yapsınlar isterse “tahrik” olunmasın diye askeri lojmanlardan bayraklar kaldırılsın.. Tüm bunların sorumluluğunu bir güç, hükümete atacak. Allah (c.c) Bu hükümete ve Başbakan Erdoğan’a yardım etsin. Bu kadar sistemli bir saldırı ile başka hangi hükümet karşı karşıya kalmıştır?.. Kalın sağlıcakla.