Kamuoyunu kurgulayan merkez?
Terör, şiddet, diplomasi!.. Daha da önemlisi, çok ciddi istihbarat savaşlarına sahne oluyor Türkiye. Kato Dağında teröristlere karşı verilen mücadele devam ederken, öbür yandan Afyondaki askeri depoda meydana gelen patlamalar buna ekleniyor. Ordan burdan sayısız haber servise sokuluyor. İlgili haberlerin kendinden ziyade yorumu manşetlere çekilerek zihinler altüst ediliyor. Dolayısıyla böyle bir ortamda değil zihinlerin altüst olması, hükümetin bile sesi kayboluyor, anlaşılmaz hale geliyor. Görevli basının bu hususta yaptığı tek şey, Erdoğanın CHP ve Kılıçdaroğlu eleştirilerini öne çıkarmak!.. Oradan da arzu ettiği gerilime sürekli gaz vermek!..
Şu an Türkiyede öyle bir hava söz konusu ki; kamuoyunu beslemek ve yönlendirmek noktasında, hükümet kaynakları bayağı gerilerde seyrediyor. Onun yerine çoklarının muhalefetle veya CHP ile ilişkilendirdiği dış merkezler, kamuoyunu yönlendirme ve etkileme noktasında hayli öne çıkmış görünüyor.
Maalesef bu durum yeni değil, bir hayli zamandır böyle!.. Özellikle de Gaziantepteki hadiseden beri böyle seyrediyor gelişmeler. Gelişmeleri iyi takip edenler fark edecektir ki; o olaydan sonra, hadisenin izahı hususunda, kamuoyu bütünüyle başıboş bırakılmıştır. Resmi kanallarla izah edebileceğiniz herhangi bir yorum ve açıklama, ara ki bulasın.
İşte o tarihten itibaren Suriye sorununun ve Antepteki patlamanın izahı hep İranla ya da Suriye Muhaberatı ve Şebbiha güçleri ile yapılmak adet olmuştur. Nitekim İranla PKK ilişkisini ortaya koyan yeni tutuklamalara şahit oluyoruz. Gün geçmiyor ki; Türk basınında bu tür haberler yayınlanmasın. Bilhassa da İranlı yetkililerin yaptığı Suriye yanlısı, Türkiye aleyhtarı açıklamalar!..
Kuşkusuz bu haberlerin çoğu doğrudur. İranın Suriyeyi desteklemesinden kuşku duyulabilir mi ayrıca? Ya da bütün bu olup bitenlere, Suriye menşeli haberleri de ekleyin isterseniz.
İşte Türkiyede özellikle de bir merkez, olup bitenleri bütünüyle böyle değerlendirmemizi istiyor. Terörün azması mı? Suriyenin direnmesi mi? PKKya veya Suriyeye silâh temini mi? İşte bütün bu olup bitenlerin ardında sadece İran ve Suriye var demeye getiriyorlar. Yani Türkiye kamuoyunun hep bu yönde düşenmesini isteyen merkezler harıl harıl çalışıyor, durmaksızın haber ve malzeme üretiyorlar.
Dediğimiz gibi, bu haberlerin bir haylisi doğru. Fakat hakikat dediğimiz şey de bütünüyle bunlardan ibaret değil.
İşte burda sormamız gereken husus şu:
Acaba baştaki hükümet böyle düşünüyor da, muhalif-muvâfık basın onun için mi bu yönde kamuoyu oluşturuyor? Onun için mi resmi zevat hep sükût geçiyor? Bu sükûtun ardında, bu yöndeki yorumları onaylayan bir tutum mu yatıyor acaba? Cevaplandırılması gereken soru asıl budur. Dolayısıyla buna dikkat etmeyen bir yorum ve gazetecilik, farkına varmadan, başka merkezlerin stratejik parantezine düşer ki sormayın.
Öyleyse buyurun, gelişmeleri bir de bu yönden izleyin!..
Cumhurbaşkanı Gül, Kırgızistandan dönerken, yani daha hastaneye yatmadan önce yaptığı bir açıklamada, Gaziantepteki patlama ile ilgili olarak, ABDnin yaptığı vaatlere rağmen yeterli istihbarat desteği vermediğine özellikle vurgu yaptı. Yani Gülün olayla ilgili olarak, PKK üzerinden ABDye göndermede bulunması bilhassa manidardı.
Gene Gaziantep olayından bu yana Başbakan Erdoğan, ilk ciddi açıklamasını CNN televizyonuna yaptı. Tabii çok ama çok gecikmiş olarak!.. Televizyon muhabiri Amerikalının, Erdoğana sorduğu pişkin soruya dikkat edin de hizaya gelin!..
- ABDnin Suriyeli muhaliflere öldürücü olmayan destekler haricinde herhangi bir yardım sunmamasının kendini şaşırtıp şaşırtmadığı...
İlgili muhabir ABDnin tavrındaki değişikliği bildiği için, bunun Erdoğan üzerindeki etkisini, bir de yüzünden okumak istiyor. Yani içinde istihza barındıran bir küstahlık değil de nedir bu?
İşte Erdoğan ilgili soru üzerine, ABDnin Suriye politikası hakkında ilk defa bir açıklamada bulunuyor: ABDnin Suriye konusunda inisiyatif geliştirmediği... Bilhassa geri durduğu... ABDnin beklentileri karşılamadığı vs. Geriye ne kalıyor Erdoğanın söylemediği? Bizi bu işe teşvik ettiler, sonra da geri çekiliverdiler değil de nedir?
Dolayısıyla sırf ABD değil; İngiltere, Almanya, Fransa hepsi aynı şekilde!.. Yani mesele sırf Rusya ve İranla sınırlı değil demek isiyorum. Bu realiteyi Rusya bile fark etti. Fakat muhalif-muvafık Türk basını işin bu tarafını özellikle örtüyor. Varsa yoksa hadiseyi, tek bir faktöre kilitleyerek izah ediyor. İran da İran!.. Şia dayanışması vs.
Öyleyse teröre ve Suriyeye ilişkin gelişmeleri, tek yanlı izahlara özellikle dikkat etmek gerekiyor. Ve dikkat etmek gerekir ki; Türkiye Başbakanının en stratejik açıklamaları ara sayfalarda buharlaştırılıyor. Abdullah Gülün açıklamaları da aynı muameleye tâbi tutulmadı mı?
Peki ya Mısır Cumhurbaşkanının geliştirdiği tez? Bu basın onu da bir teferruata indirgeyerek, çarçur etmekten yana değil mi? Halbuki Davutoğlu hemen, zaman kaybetmeden deyip, Mursinin teklifine balıklamasına atladığı halde!..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.