Operasyonlar, Merkez Bankası ve Diyarbakır'ın adı
Pazartesi günkü yazımda Devlet Bakanı Mehmet Şimşek’in IMF temsilcisiyle birlikte yaptıkları basın toplantısından hareketle, Türkiye’nin ekonomik çöküntüsünü gösteren ama başarı gibi gösterilen bazı cümleler alıntılamıştım. Bazı cümleleri değil, bütün cümleleri. Bunları da iki kategoride değerlendirmek istemiştim. Biri “olmadık”lar, biri “olacak”lar, yani olması temenni edilenler. Ama ortada elle tutulur hiçbir şey olmadığı gibi elle tutulur şeyler sadece çöküntü belirtileriydi.
***
Bu durum üstünden ancak iki gün geçti. Bu iki gün içinde Türkiye’de fırtına hızıyla bazı gelişmeler oldu. Bir yandan TSK’nın milli bir cesaretle ve dirayetle yaptığı ikinci ve üçüncü operasyonlar. Bir bayramda bizi kedere boğan baskınların rövanşı, böylece öbür bayramda alınmış oldu. Aslında TSK’nın elbette PKK’ya karşı rövanş alması değildir söz konusu olan. Bu, o büyük hareketi hafifletir belki. Kendilerine ders verilen güçler, Batının şer odaklarıydı. Aslında enfes bir askeri zekanın oluşturduğu bir başlangıçtı. İyi olacak inşaallah! Daha iyi olacak!
***
ötekiler de boş durmuyorlar tabii. Merkez Bankası’nın İstanbul’a taşınması kara sevdası debreşti bugünlerde. Hızlandı. Beni hayrette bırakan ve tebrik etmek istediğim, Merkez Bankası yetkililerinin bu projeye karşı çıkmasıydı. Bu, geçen hafta yazdığım gibi (arşivden bulabilirsiniz) Amerikan gizli servisinin bir planıdır ve bunu yıllar önce bir Yunan gazetesi açıklamıştır. İstanbul’un “özerk” bir şehir, yani Türkiye’den ayrı bir şehir olması planıdır.
***
Bir yandan da DTP’liler Kürtçe mitingler yaparak gazetecilere tercüman tavsiyesinde bulunuyorlar. İçerdekilerden bir kısmı da Diyarbakır’ın adının Amet olarak değiştirilmesinin son derece “gerekli” bir insan hakkı olduğunu ileri sürüyorlar. Diyar-ı Bekir adının nesi var da beğenmiyorlar? Diyarbakır’da oturanların da hepsinin Kürt olduğunu kim iddia edebilir? TTK Başkanı, daha yeni açıkladı. Ortaasya’dan gelen Türk boylarından bir kısmının o bölgeye yerleştiğini, Arap ve Fars kültürünün etkisiyle bunların dillerinde değişiklikler olduğunu. Ben de geçen yıl üç seri yazıyla Haluk Nurbaki Beyefendi’nin bu konuda yapılmış daha mütevazı bir çalışmayla aynı şeyleri, bir şey iddia etmeden, sadece tarihî tesbitler olarak yazdığını anlatmıştım. Bunların yabancı servis oyunları olduğunu aklı başındaki herkes artık kavrıyor. Matlubun, başkenti Amet olan ve adı suretâ “Kürdistan” ama aslında ikinci bir İsrail olan yeni oluşumun bir hazırlığı olduğunu bilmeyen kalmadı.
Etrafımızda akıl almaz şeyler oluyor. Bunları akıl almıyor çünkü Arz-ı Mev’udu unutuyoruz sık sık. Arz-ı Mevudun içinde bizim Doğu ve Güneydoğumuz da var. Nil’den Fırat’a kadar... Boşuna mı Afrika’dan Ortadoğu’ya 24 ülkenin sınırlarını değiştirmek istiyorlar!
Cumaya devam inşaallah.