Birlikte yaşamak istiyoruz
Bilgesamın yaptırdığı son saha çalışması sonrası ortaya çıkan bir tablo var. Bu tabloya göre, BDPnin yükselttiği kimi taleplerle, MHPnin yükselttiği kimi kaygılarla, Türk ve Kürt etnik aidiyetine mensup kişilerin gündemi birbiriyle çok da örtüşmüyor. Bilgesamın raporuna baktığımda, kendi insanımızı tanımanın ne kadar da önemli olduğunu bir defa daha anladım.
BAYRAK VE İSTİKLÂL MARŞI
Kitabın ortasından başlayalım konuşmaya ne dersiniz?.. Hiç uzatmayalım lafı sözü.. Bilgesamın yaptığı anketteki seçeneklerden biri; Türk Bayrağı benim bayrağımdır seçeneği.. Bu önermeyi Kürtler %94.8 oranında, Türkler %97.7 oranında işaretlemişler.. Aynı grupta; İstiklâl Marşı benim marşımdır sözünün yanında ise Kürtlerin %91.1inin, Türklerin ise %97.6sının imzasını görüyoruz. Bu rakamları yorumlayayım mı? Gerek var mı? Sadece bu ortak değerlere olan bakış bile, bizi başka hiçbir gücün oyuncağı yapmamaya yeter de artar bile..
BİRLİKTE YAŞAMA İSTEĞİ
Kürtlerin %66.7si, Türklerle evlenmek istediğini söylüyor, Türklerin %51.7si ise evleneceğim kişinin Kürt ya da Türk olması ile ilgilenmem diyor.. Türklerle aynı mahallede bile oturmam diyen Kürtlerin oranını vereyim mi? Binde 6... Kürtlerle aynı mahallede bile oturmam diyen Türkler de çok değil.. Yüzde 8.. Bu mu Taraf gazetesine mektup gönderen BDPli Hanımefendinin sözünü ettiği bölünmüşlük tablosu.. Türklerle Kürtlerin Türkiye toprakları üzerinde ortak bir geleceği var mı? sorusuna Kürtlerin yüzde 90.3ünün evet cevabı verdiğini söylesem peki.. Ya da Türklerin %70inin evet dediğini.. Bu maddenin çaprazı ise Türklerin %30luk kesiminin hayır oyu vermiş olması bana göre.. Yani Türklerin üçte biri Türklerle Kürtlerin Türkiye toprakları üzerinde ortak bir geleceği yok diyor.. Bu cevap ne biliyor musunuz? Temenni değil, telkinler neticesinde oluşturulmuş bir durum tespiti.. Kürtlerin ya da Türklerin faşist olanlarının sert rijit söylemlerini gerçek zanneden ve kopma yaşandığına inanan kesim bu.. Haydi ayrılalım diyenler değil yani.. Demek ki politikacılara burada önemli bir sorumluluk düşüyormuş..
ÖCALANI TECRİT POLİTİKASI
Yorumla başlayayım.. Ben Öcalan ile ilgili tecrit politikası uygulandığına inanmayanlardanım. Başka bir yazıda uzun uzun anlatırım. Ama soru öyle geldiği için oradan devam edeceğim.. Kürtlerin %56.4ü, hükümetin Öcalanı tecrit politikasını desteklediğini söylüyor.. Türklerin ise %40a yakını desteklemediğini.. Dolayısıyla, Kürt sorununun çözümünü, Aponun serbest bırakılmasına endeksleyenlerin de tabanı olmadığı çok açık ortada..
DEMOKRATİK AÇILIM
Sürecin örgütün güçlenmesine katkısı olduğuna inanan Türklerin oranı yüzde 84.. Yani Açılım Türkleri memnun etmiş değil.. Ancak Kürtler; sosyal, siyasal, kültürel haklarının verilmeye başlanmasını çok olumlu bir gelişme olarak görüyor.. Yine yaşananlardan ve hatalardan bağımsız düşünecek olursak demokratik açılım önemlidir diyenler ise Kürtlerde yüzde 75ler seviyesinde.. Burada anlaşılan o ki, Habur Travması, açılım sürecini doğrudan etkilemiş görünüyor.. Sanıyorum söz konusu travma, sadece kimlik hakkı için iyimser beklenti içinde olan Kürtleri de olumsuz etkiledi.. PKK şov yapacak diye, iyi giden süreç baltalandı.. Ancak hükümet de sürecin mimarları da bundan alınabilecek dersleri aldı.. Bana soracak olursanız, kötü yönetilmekle birlikte Habur, atılmış en doğru adımlardan da biriydi.. Sadece bunu provoke eden hükümet karşıtı medya ve PKKnın gazetelerdeki satılık kalemleri, her şeyin allak bullak olmasına yol açtı.. Günler öncesinden yapılan yayın bombardımanı, bölgeye taşınan canlı yayın arabaları, PKKlılar gelince neler olacak başlıklı öngörü yazıları, açılımı iyi olmaktan, ihanete çevirdi.. Bundan sonra buna belki dikkat edilecek.. Zira gazetemiz sayesinde de bu satılık kalemlerin kimler olduğunu gayet iyi biliyorsunuz artık.. Kalın sağlıcakla.