Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

“Uygulamalı Edebiyat Bölümü”ne doğru

“Uygulamalı Edebiyat Bölümü”ne doğru

Bana “Hoca, savaşın eşiğinde edebiyat yapma!..” diyebilirsiniz. Haklısınız... Ama benim en iyi anladığım şey, edebiyattır; savaş siyaseti değil. O zaman buyurun, top sesleri arasında bir edebiyat yazısına!...


*

Mayıs 2008’de, “Kapatıcaksın Bu Türk Dili ve Edebiyatı Bölümlerini” diye bir yazı yazmıştık. Konunun erbabı heyecanlanmış ama statükocular, ironiyi anlayamama acziyle saçma sapan laflar etmişti. Yetkililer için ise yazım, davulcu yellenmesi mesabesinde kalmıştı.

2009’da Türk Dil Kurumu’nda düzenlenen bir toplantıda, zamanın değiştiğini fark edenler, bu bölümlerle ilgili endişelerini ve temennilerini dile getirmişlerdi. Adım gibi eminim, toplantıya katılanların çoğu, konuşulanları ve beklentileri anlamamış, o toplantı, katılanların çoğu için devletin finanse ettiği bir “Ankara Gezisi” olmaktan öte gitmemişti.

Ben bu mahalleyi çok iyi tanırım dostlar. Ne de olsa ben de aynı mahallenin çocuğuyum.

Bu mahallede, Darül-fünun’dan ve 1933 Üniversite Reformu’ndan bu yana hiçbir değişiklik olmamıştır. 1933’ler için belki orijinal olan görüş ve yöntemler, hocadan öğrenciye tevarüs ede ede, 80 yıldır değişmemiştir. Mesela bizim kuşak (1970’lerde üniversite tahsili yapanlar) 1940’ların 1950’lerin bilgi ve yöntemleriyle donandırılmıştır. Oysa edebiyat dünyası 1950’lerden itibaren büyük değişim ve evrilme(tehâvül)ler yaşamış, bu değişim ve evrilmeler 1970 ve 1980’lerde hız kazanarak bütün dünyaya yayılmıştır. Tabii bu arada, Türkiye’deki bölümler uyumuşlar; hocalarından tevarüs ettikleri bilgileri ya kutsal bellemişler veya bilgilerinin revize etme külfetine girmemişlerdir.

Ey ahbâb-ı bâ-safâ, dünya 1940’ların dünyası değildir artık. O dünya, çok dar bir dünya idi. O dünyada gazeteler ve dergiler bu kadar yaygın değildi; sinema henüz kendine geliyordu ve televizyon diye bir şey daha icat edilmemiş, internet fikrine dair zırnık bilgi bulunmamakta idi. O zaman tek anlatma şekli kitap idi ve o da çok dar alana hitap ediyordu.

Dünya artık başka bir dünya... Artık günümüzde, her alanda sadece bilgiye sahip olmak yetmiyor. Devir artık ansiklopedistlerin egemen olduğu devir değil; bilgiyi hayata uygulayanların devri.

Kaç defa, kaç ayrı yönüyle ele aldık. Mevcut bölümler, müze deposu envanteri çıkarmaktan öte bir işe yaramıyor. Metinler, sözde bilim adamlarının elinde, kadavra olmaktan öte bir fonksiyon îfâ etmiyor. Oysa üzerinden değil yüz yıllar, bin yıllar geçse de, her metin her zaman canlıdır ve her dönem insanı, o metinlerde bir şeyler bulur. Ama mevcut bölümlerin zihniyetiyle bulmaz.

O zaman ne yapmalı?...

Yapılacak olan şey basit: Sepeti koluna, herkes yoluna!... Mevcut bölümler müze envanteri çıkarmaya ve öğrencileri konserve kutusu olarak görmeye devam etsin, yeni dünyayı idrak edenler, “Uygulamalı Edebiyat Bölümü” ile edebiyatın ufkunu açsın ve edebiyat-piyasa ilişkisini kurma işine koyulsunlar.

Şu edebiyat bölümlerinden niçin büyük edebî şahsiyetler çıkmaz? Niye eleştirmenlerimizin tamamına yakını edebiyat bölümlerinden mezun değildir? Niye gazete yazarları, editörler, senaristler, reklamcılar arasında edebiyat mezunları yok denecek kadar azdır? Ve bu canına yandığımın edebiyatçıları niye ansiklopediye açık ama hayata kapalıdır?...

Edebiyatın hayatla ilgisinin sağlanması için köklü bir zihniyet değişimine ihtiyaç vardır. Bu da, yepyeni bir bölüm, her türlü sınırlamalardan âzâde “Uygulamalı Edebiyat” bölümlerinin kurulmasıyla mümkündür. 4 sene bu alanda tahsil gören öğrencilerin, edebiyat dünyasını altüst etmesi işten bile değildir.

Sevgili YÖK üyeleri, var mısınız bu devrime?...


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi