Ağlayan Emniyet Müdürü Olur mu?
Empati garip bir şey.. Kişinin kendisini, karşısındakinin yerine koyma durumu.. Anladığım kadarıyla Diyarbakır’a yeni atanan Emniyet Müdürü Recep Güven’in yaptığı tam da bu.. Diyor ki; “...benim her teröriste de içim ezilir. Dağdaki teröriste ağlayamıyorsanız insan değilsiniz demektir. Bir çocuk dağa çıkıyorsa bunda hepimizin payı var. Önce vatan değil önce insan.....” Empati işte burada başlıyor..
HADİ ANLAYALIM ŞU ÇOCUKLARI
“Dağa çıkan çocuğun anlaşılması”.. Anlayalım.. Hatta sayın müdürün ifade ettiği gibi kendimizi onun yerine de koyalım. Bu bizi nereye ve ne kadar götürür ki?.. Bu net çıkışım yüzünden sakın Recep Güven’in sözlerine destek vermediğim anlamı çıkmasın. Bana göre son derece önemli ve anlamlı bir bakış açısıdır Güven’in bakış açısı. Fakat sorunun çözümüne götürmez bizi. Dahası çözüme götürmeyeceği gibi kutuplaşmayı da arttıracağından endişe ederim. Şu “kimseye yaranamama” durumu vardır ya meşhur.. Aynen kimseye yaranamayacağı ortada yeni emniyet müdürünün..
PKK BUNDAN HOŞLANMAZ
Hoşlanmaz.. Çok net. Siz “..empati yapıyoruz, çocuklar dağda ölüyor, ağlıyoruz..” falan diyorsunuz ama reel politik başka işliyor.. Oradaki ana yapı, mağduriyet, ezilmişlik, inkar ve imha, şiddet ve başkaldırı üzerine kurulu.. Bugüne kadar “cellat” olarak tanımlanan devleti temsil eden bir bürokratın ortaya koyduğu romantizm, PKK tarafından ilk önce “samimi” olmamakla eleştirilecek.. Kendi tabanlarına; “bunlar bizi kandırıyor” anlayışını dikte ettiren bir örgüt için bu söylem, bulunmaz bir fırsat olacak. Bir gün önce operasyonda 15 teröristi ölü ele geçirdikten sonra “dağda ölen teröristler için ağlamayan insan değildir” dendiğinde, PKK bunu, dibine kadar kullanacaktır elbette.. “madem ağlıyorsunuz neden öldürüyorsunuz?” diye soracaktır. Gerçekten inansalar bile, tabanlarına farklı anlatacaklardır bunu.. Herhangi birinin devlete inanmasını önleyeceklerdir.. Şu veya bu şekilde.. Ya da diyelim ki bu kritik eşiği geçtiniz ve samimiyetinizi PKK cephesine kanıtladınız. Ondan sonra başka bir süreç daha başlayacak. “Yetmez ama evet süreci” Emniyet müdürünün dağda ölen terörist için ağladığı bir ortamda, tabii ki emniyet hizmetlerinin, yani polisin, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne bağlanmasını tartışmaya açacaklar.. Bağlayın, bu defa başka bir tartışma daha başlayacak. Öyle..
KİM AĞLAYAMAZ?
Sayın emniyet müdürü hep beraber ağlayalım istiyor. Bunu anlayabiliyorum. Ki itiraf etmeliyim ben zaten ağlıyorum. Ama sırtımda yumurta küfesi olmadığı için rahatım. Eğer emniyet müdürü, vali, genelkurmay başkanı falan olsaydım asla ağlamaz, kimsenin de ağlamasını istemezdim. Ben bir fert olarak elbette çocuklarımızın bu uluslararası suç şebekesince kandırılmasına, ölüme götürülmesine ağlıyorum. Ama sonra geçiyor. İlk karakol baskınında, mayın tuzağında, bir Mehmed’in omzuna bir PKK’lının mermisinin tozu değdiğinde, hayata geri dönüyor ve tarafımı seçiyorum. Niye? Çünkü ben duygusal, ortalama bir Anadolu çocuğuyum.. Öyle güvenlik güçleri gibi ağır kurmaylık eğitimlerinden falan geçmiş değilim ki..
KİM AĞLAYACAK?
Neyse sonuçta bakış açısı doğru ancak bakanda sıkıntı var.. Devletler kendi askerine, polisine, sivil yurttaşına kurşun sıkan teröristler için ağlamazlar. Hatta üzülmezler bile.. Bu duygu insanî bir duygudur. Ben gibi ölümlüler ağlayabilirler, üzülebilirler. Ben gibi fâniler, bugün üzülürler, yarın “çok terörist öldürdük” diye sevinebilirler de.. Saçmalama hakkımız vardır bizim. Ama devletlerin yoktur. Dağa çıkan teröriste ağlayacak günleri geride bıraktık. Şimdi yapacak başka bir işimiz var. Meşgul etmeyin. Kalın sağlıcakla.