Anadolunun asıl sahipleri Aleviler mi?
Geçen yazıda (10.10.2012) Diyanet İşleri Başkanı Sayın Mehmet Görmeze, Almanyada söylediği Alevilik İslamın yoludur sözü üzerine bir dizi soru sormuş ve meselenin aydınlatılmasını talep etmiştim. Ama henüz cevap alabilmiş değilim; bekliyorum.
Bu arada Sayın Görmezin, üzerinde durulması gereken bir cümlesi daha vardı. Diyordu ki:
Anadolunun asli sahibi Alevi vatandaşlarımızdır.
Bu cümleye çok dikkat etmelisiniz. Zira Sayın Başkan, Aleviler de Anadolunun asli sahiplerindendir demiyor; Anadolunun asli sahibi Alevi vatandaşlarımızdır diyor.
İyi de Sayın Başkan, biz ne oluyoruz peki? Sığınmacı mı, işgalci mi, yoksa başka bir şey mi?
Neyse, sadece sorup, Anadolunun gerçek sahipleri meselesine geçiyorum. Tarihi kısaca hatırlayalım.
Müslüman Türkler Anadoluya 1000li yıllarda gelmeye başladı. 1071deki Malazgirt zaferi, Anadoluyu Müslüman Türklere açtı ve Türklerin yeni yurdu Anadolu oldu. Malazgirt komutanı Alparslan ve ordusu Alevi değil, Ehl-i Sünnetti. O esnada Anadolunun güneydoğusunda Ehl-i Sünnet olan Kürtler yaşıyordu.
İlk Kızılbaş Türkler Anadoluya 13. yüzyıldan itibaren gelmeye başladı. (Başlangıçta Alevi değil Kızılbaş deniyordu.) Kızılbaşlar geldiğinde devlet ve egemen toplumsal unsur Ehl-i Sünnet idi. Her ne kadar 13. yüzyıldan itibaren gelmiş de olsalar, Kızılbaşlıkın Anadoluda yayılması, ancak Timurun Anadoluyu istilasından sonra mümkün olabildi. Alevilik, Anadoludaki oluşum sürecini, 13.-15. yüzyıllar arasındaki 200 yıllık zaman diliminde tamamladı.
Yani; Anadoluyu Bizanstan alan da, İslam yurdu yapan da, sahiplenen de Aleviler değil, Ehl-i Sünnet Müslümanlardır. Aleviler gelmeden önce ve oluşumunu tamamladığında Anadolu zaten Ehl-i Sünnet Müslümanlar tarafından sahiplenilmişti.
Aleviler güçlenip belli bir toplumsal tabana sahip olduktan sonra ne yaptılar peki?
Ayaklandılar!
Gerçek sahipler denilenler, sürekli ayaklanarak eksiğiyle-gediğiyle, Ehl-i Sünnet üzere kurulu devleti zora soktular. Hatta ilk Alevi ayaklanması Anadolu Selçuklu Devletini zayıflatarak yıkılışına giden süreci tetikledi.
İlk ayaklanmayı Alevilikin Anadoluda teorik yapısını oluşturan ve örgütleyen Baba İlyas ve Baba İshak başlattı. Daha sonra ayaklanmalar sürüp gitti. Şahkulu Ayaklanması, Nur Ali Halife Ayaklanması, Şeyh Celal Ayaklanması, Şah Veli Ayaklanması, Baba Zunnun Ayaklanması, Atmaca Ayaklanması, Kalender Çelebi Ayaklanması, Zünnuoğlu Ayaklanması, Veli Dede Seyfi Bey Ayaklanması, Şah Geldi Ayaklanması, Düzmece Şah İsmail Ayaklanması, Sakarya Şeyhi Ayaklanması bunların başlıcaları.
Babailerden sonra Alevilike biçim veren, Hacı Bektaş-ı Velidir. Hacı Bektaş-ı Velinin Horasandan Anadoluya gelişi 1240. Anadolu Alevilik Felsefesinin kurucusu kabul edilen Hacı Bektaş-ı Velinin öğretilerinin dayanağını teşkil eden Baba İlyasın Anadoluya gelişi ise 1230lu yıllar. Demek ki, Anadoluyu sahiplenen bir Alevi varlığından söz etmek mümkün değildi; zira o tarihe kadar Anadolu toprakları zaten sahiplenilmişti. Ancak o tarihten sonra yavaş yavaş kendini göstermeye başlayan bir akım söz konusu.
Öyle bir akım ki, Zerdüştlükün İslam içinde gizlenmiş hali olan Kızılbaşlıka dayanıyor. Nitekim Alevilik, Anadoluda yaklaşık son 400 yıldır kullanılan bir kelime. Daha önce kullanılan kelime Kızılbaşlık. Alevi kelimesinin, öyle sanıldığı gibi Hz. Ali ve onun evi ile hiçbir ilgisinin de olmadığı, ateşperest anlamına gelen Horasan kökenli Allavi kelimesine dayandığı biliniyor. Arapların kullandığı Alaui-Alavi kelimesi ise, ateş ruhunu benimseyenler anlamına geliyor.
Anadolu Aleviliğini Hacı Bektaş-ı Veliden sonra en çok etkileyen, Şah İsmail. Mensuplarınca Hz. Alinin yeniden bedenlenişi olarak görülen Şah İsmail, Alevi Cemleri ve erkanının kurumlaşarak bugünkü halini almasını sağlamış, Alevilike son şeklini vermiş. Bu yüzden, Şah İsmail zamanında Anadoludaki Aleviler bırakın vatana sahiplenmeyi, vatanın önemli bir bölümünü koparıp Şah İsmailin hükümranlığına teslim etmek için çalıştılar. Halk Ozanı olarak bilinen Pir Sultan Abdal da elebaşılarındandı. Ancak Yavuz Sultan Selim Çaldıranda bu bölücü taifeyi tepeledi ve Şah İsmaili yenerek Anadoluyu işgalden kurtardı.
Görüldüğü üzere, Sayın Diyanet İşleri Başkanının ileri sürdüğü gibi Anadolunun asıl sahipleri Aleviler değil, Ehl-i Sünnet Müslümanlardır. Aleviler ise bırakın sahiplenmeyi, sürekli ayaklanmışlar, Safevilerle ve Vatikanla işbirliği yaparak, gerek Selçukluların, gerekse Osmanlıların başına sürekli dert açmışlardır.
Bunlar tarihi gerçeklerin minik bir bölümü. Şimdi Sayın Başkan, bu sahiplik konusunu neye dayandırıyor? Lütfedip izah etse de aydınlansak, değil mi?
_______________
Önyargılılara Not: Bu yazının konusu, Alevi düşmanlığı falan değil; başlıkta ne soruyorsak odur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.