R. Özdenören

R. Özdenören

Hukuk ve ideoloji

Hukuk ve ideoloji

Hukukla örf ve âdet arasında karşılıklı bir ilişki olduğu bilinen bir gerçeklik. Bu gerçeklik yasa koymada olduğu gibi, konulmuş olan yasanın uygulanmasında ve yorumlanmasında da etkili olur. Aynı yasa hükmü, o yasanın uygulandığı farklı yörelerde veya farklı kültür yapısı taşıyan insanlar arasında farklı bir uygulamaya yol verebilir. Bu noktada standart (birörnek) bir uygulama ve standart bir yorum beklemek adaletsizliğe yol açabilir. Bu gerçekliği, ben, daha nerdeyse okuma yazma öğrenme çağındayken Maraş'ta verilen bir boşanma davası münasebetiyle derinden fark etmeye başlamıştım.

Olay şuydu: İstanbullu bir adamla evli olan Maraşlı bir kadın, kocasına “herif” diye hitap ettiği için adam boşanma davası açmış, mahkeme bu hitap şeklini hakaret olarak kabul etmiş ve salt buna dayanarak adamın açtığı boşanma talebini kabul ederek boşanmaya hükmetmişti. Bu olayı rahmetli babamın ağzından işitmiştim. Babam da bir İstanbullu idi ve Maraş'ta yaygın şekilde kullanılan bu deyimi hayatı boyunca benimsememişti.

Ne ki, Maraş kültürüyle yetişmiş olan bizler için durum farklıydı. Maraş kültüründe “herif” kelimesi gündelik konuşma dilinde hiç de hakaret yüklemini içermezdi. Kadınlar kocalarından “bizim herif” diye bahsederken onlara asla hakaret etmeyi akılarından geçirmezdi. Bu deyiş biçimi basit olarak “benim adamım” veya “kocam” anlamına gelirdi.

İmdi, mahkemenin yörenin bu deyiş özelliğini dikkate almadan ceffel kalem boşanma hükmünü vermiş olması haksızdı. Bu kelimenin kullanılmasından dolayı o ailede bir anlaşmazlık, bir dil çatışması, bir kültür farklılığı bulunduğunu tespit etmek ve boşanma gerekçesini böyle bir vakıaya dayandırarak aile içinde bir geçimsizlik nedeni bulunduğunu belirlemek bir şeydir; bütün bunları göz ardı ederek hakaret nedeniyle boşanmaya hükmetmek daha başka bir şeydir.

Böylece, bir yasa hükmünün uygulanmasında, dahası o yasa hükmünün meydana getirilmesinde yörenin örf ve âdetini dikkate almanın gereğine işaret etmiş oluyoruz.

Fakat bu durum, yargıcın ideolojik kanaatini uygulamasına yansıtması durumundan farklı bir olaydır. Yargıcın ideolojik kanaatini vereceği hükme yansıtması adaletin değil, fakat adaletsizliğin ve haksızlığın ortaya çıkmasına yol verir. Yargıç, kendi kişisel dünya görüşünün görüngüsünden bakarak hüküm vermeye kalkıştığında, son tahlilde, yapmış olduğu şey yasa hükmünü dar bir kalıba indirgemek anlamına gelir. Bu durum da, aynı olaya ve nedenlere dayanan davalarda mahkeme kişiden kişiye farklı hükümler vererek hem adaletsiz davranmış olur, hem kendi uygulamasında çelişkiye düşer.

Anayasa Mahkemesi'nin 2007 yılında cumhurbaşkanı seçimi sürecinde nitelikli oy nisabının 367 olacağına karar vermesi siyasî, daha da ötede ideolojik bir kanaatin yansıması olarak tecelli etmişti. Nitekim zamanın Anayasa Mahkemesi başkanı olan kişi bir gün önce verdiği beyanatta gazetecilere hukuk istikametinde bir açıklamada bulunmuşken, karar esnasında bu kanaatine riayet etmemiş, siyasal kanaatini öne geçirmişti.

İnsanın kişisel görüşünü, kişisel inancını ve inanını verdiği hükümden arındırmasının kolay olmadığı söylenmeden de anlaşılabilecek sarahattedir. Sıradan insan için bu böyledir. Ancak yargıcın işlevini yerine getirirken kişisel inancını, inanını, kişisel dünya görüşünü bir tarafa bırakması zorunludur. Sıradan insan için zor sayılan bu durum, yargıcın mesleğinin ve onun yaptığı işin tabiatı gereği olarak ortaya çıkar. Yargıç duruşma esnasında sanığı bu adam benim dünya görüşümü paylaşıyor veya paylaşmıyor mülâhazasıyla hüküm vermez, vermemeli.. böyle yaptığı anda hukuka göre değil, fakat kişisel kanısına göre yargılamış ve hüküm vermiş olur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
R. Özdenören Arşivi