"İçki, kadınlar ve eğitim!.."
Siz ne düşünürsünüz bilmem ama: “Türkiye’deki giderek sivrileşen laik-dindar ayrışmadaki en büyük çatlak hatlar, içki, kadınlar ve eğitim ile ilgilidir” şeklindeki bir tesbit, ilginç bir tesbittir. Hele bu tesbit, The Economist tarafından yapılmış ise...
Bu tesbit bana, Fransa’da yayınlanan bir dergi adına Türkiye’ye araştırma yapmaya gelmiş Mısır asıllı bir gazeteciyle, 80’lerin son çeyreğinde yaptığımız bir konuşmayı hatırlattı.
Gazeteci, uzun süren konuşmamızın sonunda, Türkiye’deki laik kesimle dindar kesim arasında ne gibi temel problemler bulunduğunu, sormuştu.
Ben de, ‘aslında, her iki kesim de eninde sonunda ülkenin iyiliğini istiyor olduğuna göre, çok temel problemlerin olmaması gerektiğini ama içki ve kadın hususunda ciddi sıkıntıların var olduğunu söyleyebileceğimizi; laik kesimin içki içmiyor bile olsa, her yerde mutlaka içki bulunması ve içilebilmesi; gözlerinin görebileceği alanda bulunan bütün kadınların da mutlaka açık olmaları gerektiğini düşündüklerini...” söylediğimde, Mısırlı gazeteci gülüyordu.
Merakla, neden güldüğünü sorduğumda da, şunu anlattı: “Sizden önce, çok meşhur bir belediye başkanınız ve çok satan gazetelerinizden birinin başyazarı ile aynı konuda birer konuşma yaptım. Onlar bana bu hususta bir sürü şey anlatıp durdular. Konuşmalarının sonunda, İkisine de, anlattıkları hemen her şeyin aslında iki noktaya; içki ve kadın noktasına dayandığını söylemiştim, şaşırmışlardı; onun için gülüyorum...”
Giriş paragrafında alıntıladığımız tesbit, daha taze; İngiltere’nin meşhur The Economist Dergisi’nin geçen hafta yayınlanan son sayısındaki, Türkiye ile ilgili uzun ve imzasız bir makaleden.
‘Bayraklar, Peçeler ve Şeriat’ başlığını taşıyan makale, medyamızın ciddi şekilde ilgisini çekti ve makaleyi konu alan birçok haber yapıldı...
çünkü AKP’ye açılan kapatma davası temel alınarak bazı yorumlar yapılan yazıda, yenilir yutulur cinsten olmayan bazı iddialara yer veriliyordu.
Hürriyet İnternet Sitesi de,18 Temmuz’da “The Economist’ten inanılmaz bir Türkiye yalanı” şeklinde makaleyi haberleştirdi.
Haberi hazırlayanlara göre, The Economist bu makale ile, ‘Türkiye’nin AKP ile İslamlaşmadığını, zaten İslamlaşmaya başladığı için AKP’nin iktidarda olduğu tezini ispatlamak için’ bu durumu; “Hıristiyanların (Rum ve Ermenilerin) katledilmesine ve sürülmesine“ bağlamış.
Anadolu’nun İslamlaşmasını, burada vaktiyle bulunan gayrimüslim nüfusun katledilmiş ve sürülmüş olmasına bağlayan dergi; buna güya delil olarak da, feminist bir aktivistin, “büyükannem vaktiyle kentte (Kars’ta) büyük bir rahatlıkla şarap içip, çarliston dans ettiklerini anlatırdı” şeklindeki sözlerini vermiş.
Derginin, Anadolu’nun İslamlaşması ile ilgili olarak ortaya attığı ‘katliam ve sürgün’ şeklindeki temel argüman, tabii ki yanlış.
Anadolu’nun İslamlaşması, büyük çapta dışardan içeriye ve bunun tersine gerçekleşen göçlerle alakalı bir husustur ve şimdi torunlarının şikayet eder gibi gözüktükleri bu durumun müsebbibi de; kardeşçe birarada yaşayan insanları, birbirlerine düşman edebilmek için akıl almaz yöntemlere başvuran, zamanın batılı güçleridir.
1915’e kadar kardeş kardeş yaşayan insanların arasına nasıl karakedi(ler) sokulduğu ve o yıllarda tam olarak nelerin yaşandığı, ciddi bir mesele.
The Economist’in sözkonusu makalesinde, bu büyük yalanın dışında yer alan ve yine çoğu yalan ve yanlış olan diğer argümanların kaynağının bizim medyamız olması da, bir başka önemli mesele!..
Ama The Economist’in: “Türkiye’deki giderek sivrileşen laik-dindar ayrışmadaki en büyük çatlak hatlar, içki, kadınlar ve eğitim ile ilgilidir” şeklindeki yorumu, ilginç. çok ilginç...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.