Hangi Cumhuriyet?
Attila İlhan üstadımız “Hangi Batı”, “Hangi Sol”, “Hangi Atatürk” “Hangi Sağ” diye; Taha Akyol üstadımız da “Ama Hangi Atatürk?” diye sordu fakat bugüne kadar hiç kimse “Hangi Cumhuriyet?” diye sormadı.
İşte şimdi soruyoruz: HANGİ CUMHURİYET?
Ayrıntıya girmeden kitabı ortasından açalım: Şeksiz-şüphesiz bir cumhuriyetçiyim. Akıl bâliğ olduğumdan beri, koca şair Bahaettin Karakoç’un dediği gibi,
“Düşerken krallıkların bayrakları,
Düşmez bayrağımız; biz cumhuriyetiz” diyen biriyim.
Vaktiyle Türkiye’yi ekran başına kilitleyen meşhur Ekmek Teknesi dizisinde olduğu gibi, “İyi de aga!...” diye başlayıp “O zaman 21 Ekim 2003 günü Üniversite Yönetim Kurulu’nda niye ‘Ben bu cumhuriyete karşıyım!...’ dedin?” diye soranlar olabilir. Dikkat buyurulursa, “Cumhuriyete karşıyım.” demiyorum; “Bu cumhuriyete karşıyım.” diyorum. Yani bu “cumhursuz cumhuriyet”e karşıyım. Aslından uzaklaştırılmış, “cumhur”u hor gören, oligarşiye teslim edilen bu cumhuriyeti kabul edemezdim. “Partizan cumhuriyet”e dönüşen, ikide bir darbeye maruz kalarak cumhurdan “korunup kollanan”, demokrasiye mesafeli bir cumhuriyeti hiçbir iz’an sahibi içine sindiremezdi... Yoksa mutlak cumhuriyete kimse karşı çıkmazdı.
Bizde kurulan cumhuriyet, gerçek ve mutlak bir cumhuriyet miydi yani?...
Bizdeki cumhuriyetin saltanattan ayrılan tarafı, sadece babadan oğula geçmemesi idi. “Tek kişi hâkimiyeti” yönüyle bakılırsa, bizim cumhuriyetimizin saltanattan pek farkı yoktu. Zaten Birinci Meclis’te kopan kıyametlerden birisi, “tek kişi hâkimiyeti”ne karşı çıkmak değil miydi?... Erzurum Mebusu Hüseyin Avni Bey, Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey ve arkadaşları, bir yandan saltanata karşı çıkarken öbür taraftan tek kişi hâkimiyetine de karşı çıkmamışlar mıydı? (Lozan ve Misak-ı Milli tartışmaları ile başlayan çatlağın bir ucunda da tek kişi hâkimiyetine reddiye vardır. Başkomutanlık meselesi de bunun bonusudur.) Ali Şükrü Bey’in 27 Mart 1923 gecesi katledilmesi üzerine, Birinci Meclis, Nisan ayında feshedildi ve Ağustos 1923’te toplanan yeni Meclis’te, Birinci Meclis’in İkinci Grubundan 1 kişi bile yoktu. İşte, cumhuriyeti ilan eden ve “cumhursuzlaşan” meclis, o meclistir.
Ben, “cumhur”a dayanan bir cumhuriyete tarafdarım; adı “cumhuriyet” olup da, “Hasolar-Memolar” diyerek halkı hor gören bir cumhuriyete; tek partici ve tekilci bir cumhuriyete karşıyım.
Yukarıdaki fotoğrafta kimler varsa, bu cumhuriyet onlarla ve onlar için vardır.
Bir grubun değil, herkesin olabilecek bir cumhuriyet!...
Ayrıştırmayan, birleştiren bir cumhuriyet!...
İkide bir asker tarafından korunup kollanmayan, kendi iç dinamiğiyle gelişen bir cumhuriyet!...
Millî iradeye saygılı, tahakkümcü olmayan bir cumhuriyet!...
Ve yeni aşamasında, “birey” merkezli bir cumhuriyet!...
Halkıyla, cumhuruyla, cumhurunun diliyle, diniyle, tarihiyle, türküsüyle kavga etmeyen bir cumhuriyet!...
Yukarıdaki fotoğraftakilerin, terini ve tozunu taşıyıp yüreklerinde patlayan bir cumhuriyet!...
Resepsiyonlarında Anadolu’yu dışlayan değil; fakir-fukarası, garip-gurebasıyla, çarıklısı sarıklısıyla, pantolonlusu şalvarlısıyla, âmiri memuru hizmetlisiyle, kravatlısı kravatsızıyla kutlanan bir cumhuriyet!...
89 yıldır süren “Partizan cumhuriyet” yıkılacak.
Kimse yıkmayacak; tarih yıkacak!...
Yerine, “herkesin cumhuriyeti” kurulacak; tarih bunu istiyor!...
Böyle bir cumhuriyetin bayramını; resepsiyon sıkıntısı yaşanmayan bir cumhuriyetin bayramını kutlarım…
Yasakçı, sınırlamacı, egemen güççü, partizan cumhuriyeti ve bayramını kutlamam. O cumhuriyeti, bırakın Silivri’den güç alan “alternatif kutlamacılar”a!... Ne halleri varsa görsünler!...
***
Fotoğrafın hikâyesi: Bu fotoğraf, Cumhuriyetin 10. yıl kutlamalarında, Uşak’ta çekilmiştir. Kravatlı kişi, dönemin Belediye Başkanı Kâmil (Kabalak) Beydir. Fotoğrafı Hüsnü Kâzım (Özler) çekmiştir. Bu fotoğraf yakın zamanlara kadar, Polatlı’da 1929 yılında çekilmiş olarak biliniyordu. 29 Ekim 1933’te Uşak’ta çekildiği, mahkemece tescillenmiştir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.