Apo ve BDPli vekiller de ölüm orucuna başlasın
Son günlerde kamuoyunun pek de ciddiye almadığı, ancak Adalet Bakanının durdurmak için çaba sarfettiği bir açlık grevinden söz açmak istiyorum. Bazı cezaevlerinde bir kısım mahkûmlar İmralıdaki Abdullah Öcalana uygulanan tecridin kaldırılması ve Kürtçe anadilde eğitim talebi ile açlık grevine yani diğer bir adı ile ölüm orucuna başlamışlar ve organlarının bir bölümünün hayati fonksiyonlarının geri dönülmez bir şekilde kaybı söz konusu olunca olaya müdahil olma düşüncesi ile Adalet Bakanı girişimlerde bulunmuş ve böylece kamuoyu da cezaevlerinde yapılan eylemden haberdar olmuştur. Televizyonda bir kanal iki saatini bu açlık grevlerine ayırarak masaya yatırmış, bir konuk dışında da çeşitli Alevi derneklerinde yöneticilik yapan bazı kişiler de telefonla yayına bağlanarak görüşlerini dile getiriyorlar. Programı yapan şahıs ve telefonla katılanların olaya şaşı bakışlarına şaşırmamak mümkün değil. Adam Bekâra hanım boşamak kolaydır mantığı ile konuşuyor:
- İnsanın yaşama hakkı en kutsal haktır, o zaman hükümet, Öcalana uygulanan tecridi kaldırmalı ve hemen Kürtçe anadilde eğitim başlatılmalıdır, olay bu kadar kolayca çözülür. Eğer hükümet böyle davranmazsa terörizm suçu işlemiş olur ki, vebali ağırdır.
Buyur buradan yak... Adam aynı zamanda cahil de. Yaşam hakkının en kutsal hak olduğunu biliyor, ama başkalarının hayatları üzerinde sırf ideolojik bir pencereden bakarak tasarrufta bulunmayı da tabii bir hak olarak görüyor. Bu arada vicdanını rahatlatmak ve çevreye karşı da Biz de yaptık diyebilmek için evinde üç günlük açlık grevi yaptığını söylüyor hazret. Böylece kendileri işin içinden çıkıveriyorlar. Açlık grevi yapanların içinde BDP milletvekilleri yok, onların eşleri, çocukları yok. BDPli hiçbir yönetici yok. Abdullah Öcalan ve yakınları açlık grevinde değiller. Buradan çıkan sonuç, Sizler ölün, biz yaşayalım, zira bizim yaşam hakkımız kutsaldır.
Program yapan zat-ı muhterem de ısrarla açlık grevlerine dikkat çekerek hükümeti yaylım ateşine tutuyor. Programın konuğu olan gazeteci bu açlık grevlerini haklı bulmadığını, insan hayatının çok değerli olduğunu söylüyor, onun haricindeki tüm katılımcılar başkalarının canı üzerinde siyaset yapmaktan beri durmuyorlar. Can alıp-can satıyorlar, ama başkalarının canını, kendilerinin ve yakınlarının bir tel saçlarına zarar gelmesine de asla izin vermiyorlar. Bütün satışı hapishanelerdeki fakir fukara, garip-gurebanın çocuklarının canları üzerinden yapıyorlar.
Ayrıca olayın bir diğer yönü de yaşam hakkı kutsaldır diyenler şehirlerde, köylerde, mezralarda ölüm kusmaya devam ediyor. Yani başkalarının da yaşam hakları olduğu gibi bir gerçeklik onların defterlerinde yok. Öyle anlaşılıyor ki bu ideolojik körlük insanî vasıfları belli bir süre de olsa tedavülden kaldırabiliyor.
Medyamız ilk defa bu olayda ferasetli davranarak bu açlık grevlerini köpürtmemiş, olayın üzerine mercek tutarak yara başı kaşıyan durumuna düşmemiştir. Daha önceki sınavlarda Hepimiz Hrantız diye bayrak açan medyamız, Allahtan bu defa Hepimiz Apoyuz pankartı açmamıştır. Daha düne kadar Dağdaki ölenler de bizim çocuklarımız diye timsah gözyaşları döken medyamız bir parça akıllanırken CHP Genel Başkanı da dellenmeye devam ediyor. Sırf parti olarak cimin karnında bir nokta olarak kaldıkları Güneydoğuda Diyarbakırda BDPli belediye başkanı Osman Baydemirden bir gül alabilmek için hükümetin bütün anaları ağlattığını söylüyor. Sanki hükümet onlara Dağa çıkın, hapishanedekilere de Apo için ölüm orucuna yatın diyor.
Bir gerçek var ki, son aylarda ağır zayiat veren örgüt, apar-topar cezaevlerinde bir takım masum gibi görünen isteklerle 600 mahkûmu açlık grevine sokmuş ve bu ikiyüzlü medyayı kullanarak kamuoyuna operasyonların durdurulması için bir mesaj vermeyi denemiştir. Ama bu defa umduğunu bulamamıştır ve ilk defa Güneydoğudaki Kürt anneler-babalardan BDPye karşı bir ses yükselmeye başlamıştır. Sizin çocuklarınız koleje, bizim çocuklarımız ise ya dağa ya da ölüm oruçlarına?
Şer gibi görünen şeylerde sizin için hayır vardır ilahi mesajını hatırlatarak bu ölüm oruçlarının Kürt halkının gerçeği görmesi için bir vesile olmasını diliyorum.