Bahçeli Kan Kaybederken
Koray Aydının beklenenden biraz daha yukarılarda delegelerin oyunu alması, MHP örgüt tabanında değişim isteklerinin giderek yoğunlaşacağına işarettir.
Koray Aydın, seçilememiş olsa da teşkilatın bu tip bir isteğini seslendirmesi açısından oldukça önemli bir misyona imza atmış durumda.
İtaat geleneğine bağlı olan MHP alışık değil bu gibilerine...
Kaynama meselesi, buhar sıkıştırınca kapağını ister istemez atıyor..
Şimdi tüm dikkatler Aydının üzerinde, 441 delege oyu ile oturup bekleyecek halde değil tabi ki. Tabandan gelme istekler var...
Babamın partisi yerine ülkücü camianın partisi.
Eski günler... Bu ülkenin çocukları, samimiler...
Koray Aydının Ben olsam 100 bin ülkücüyü sokağa dökerim dediğine bakmayın, sokak artık eski sokak değil, kimse de dökül demekle sokağa dökülmez.
Hep yazdım çizdim, kimin olmasından ziyade, AK Parti sonrasında, bölücülüğe en az sayın Erdoğan kadar taviz vermeden dik duracak bir alternatife bu ülkenin her zaman ihtiyacı var. Ciddi duruşlu ve de heyecanıyla siyaset yapmaya alışık Genel Başkan sayın Bahçeli, bu çizgiyi maalesef elinde tutamadı...
Hatta öyle zamanlar geldi ki CHP ile aynı yolda kontak kurdu.
Keza 28 Şubatta İslamı kesime yapılanlara karşı sustu, pustu...
O yüzden camiadaki boşluğu bir nebze AK Parti safları gidermiş durumda. Kim ne derse desin sayın Başbakan olmasaydı bu etnik bela çoktan yokuş yukarı tırmanıp gitmişti.
Erimekte olan bir MHP var gündemde.
Bahçelinin alacağı oy oranı bu kadar, oyunu yukarılara çekebilmesi için de yeni bir atılıma yangın söndürücü aceleliğinde ihtiyacı var.
Geçen seçimlerde İlhan Selçuk, her evden bir oy demeseydi MHP belki de barajın altında kalırdı... Gele gele geldik bu kara taşa, garip olan da bu değil mi...
Bundan sonrasında, ülkücüler eski günleri arıyorlarsa yanılırlar.
Eski günler yok artık.
Ortadoğu Projesi vizyona gireli her kesimdeki samimiler ikinci sınıf peronunda işleme tabi tutulurken, uzlaşıcılar ise birinci sınıf.
Sahaya bakın, dümen aynen öyle dönüyor.
Ne nurcu kesimde, ne sosyal demokratlarda, ne Milli Görüş cephesinde, ne ülkücü camiada samimileri ön saflarda göremezsiniz. Proje gereği ipler puştun elinde...
Bu haliyle Ortadoğunun bir başka şartlarda çember altına alındığını bilmek zorundayız. Bilmeliyiz ki zamanı siyaset karakuşak işi değil, plan proje işidir.
Batı, Müslüman camianın namaz kılanından, hacca gideninden, başını kapatanından rahatsız değil, hattat ırkçılık yapmasına da bayılır.
Onun rahatsızlığı kendi çıkarlarına boyun eğmeyen radikal kadrolardır.
Nerede olursa olsun, Batı bu kadroları hem geri planda tutmayı başarıyor, hem de kontrol ediyor. İşte yanı başımızdaki Suriyenin çıkmazı bu anlayışa dayanır.
Arap Baharını durduk yerde kışkırtan Batı, ne var ki Suriyede ki muhaliflerin başını radikal İslamı örgütler çekince işler rölantiye alındı.
İşin içerisine İslam girince Esedi sahiplendiler.
Şu anda Güneydoğu halkı tabandan PKK terör örgütünü desteklemiyorsa bunun nedeni, kavmiyet çizgisini uzak tutmanın sonucudur. BDPnin İslami yönü olmuş olsaydı işin rengi çoktan değişmişti. Halk İslama her zaman akar...
Kavmiyetçilik damarı şeytanın tam da nabzı gibi atar, Sen Türkçü isen, ben de Kürtçüyüm der çıkar işin içinden. Hele de BDPnin Marksist çizgide ırkçılığa soyunması Güneydoğu halkını ürkütmüştür.
Dilimdensin ama dinimden değilsin...
İnançlı ve de samimi ülkücüler 1980 sonrası yolları öğrendiler. Medrese-i Yusufiye onlara okul oldu, rehber oldu... Çıraklıktan ustalık çağına geldiler...
Koray Aydın, bu aşamada camiayı keser mi bilemem, ama bildiğim bu ülkenin inanmış kesimi artık ayrılık gayrilik yerine tek cephe birlik ve beraberlik istiyor.
Vurma kırma devri geçti, şimdi yapma, onarma zamanı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.