Faruk Çakır

Faruk Çakır

Menfaatler mi çarpışıyor?

Menfaatler mi çarpışıyor?

Komşumuz Suriye’de başlayan ‘kavga’ bütün bölgeyi etkilemekle birlikte ülkemizi biraz daha fazla etkiliyor. Suriye ile uzun bir kara sınırına sahibiz. Bu sebeple oradaki bir kargaşadan öncelikle Türkiye etkileniyor. Nitekim, savaş şartlarından kaçarak ülkemize gelen Suriyelilerin sayısı 100 bini aşmış durumda. Muhtemelen önümüzdeki günlerde de başka gelenler olacak. Peki bu gelişler ne zamana kadar devam edecek?
Yanlış anlaşılmasın; “Niçin geliyorlar, başka yerlere gitsinler” demiyoruz. Aksine, “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” ikazının farkında olarak bu komşularımızın huzur içinde bir hayat sürmelerini arzu ediyoruz.
Kapı komşumuz Suriye’de yaşananların tam olarak farkında değiliz gibi. Kızılhaç, Suriye’deki şiddet olayları yüzünden yaklaşık 2,5 milyon kişinin ülke içinde yer değiştirdiğini açıklamış. Üstelik bu rakamın 2013 yılında 4 milyona çıkacağı ve ülkeden kaçan sığınmacıların sayısının da 700 bini aşacağı tahmin ediliyormuş. Suriye İnsan Hakları İzleme Örgütü de, Mart 2011’den bu yana 37 binden fazla kişinin çıkan çatışmalarda hayatını kaybettiğini açıklamıştı. (AA, 13 Kasım 2012)
4 milyona çıkması beklenen ‘mağdur’lar ve 40 bine yaklaşan insan ölümleri sözkonusu. 4 milyon insanın mağdur olması az bir şey değil. Bu rakamlar ancak büyük bir şehri akla getirir ve hatta Avrupa’da bu kadar nüfusu olmayan ‘devlet/ülke’ler var.
Peki, bütün dünyanın gözü önünde bu mağduriyetler yaşanırken niçin uluslar arası etkili çevreler, ülkeler ve kurumlar bu mağduriyetlere ‘dur’ demiyor? Yine ifade edelim ki bu mağduriyetleri durdurmaktan bahsedince akla hemen ‘savaş’ gelmemeli. Önümüzde Irak, Afganistan ve Libya örnekleri var. Savaşları başlatmak kolay, durdurmak zordur. Bununla birlikte bu zorluklar daha fazla insanın ölmesi için bahane olmamalı. Tahmin ediyoruz ki, ‘büyük devlet’ler gerçekten arzu etse Suriye meselesi ‘savaş’sız da halledilir. Bakınız, kısa bir zaman önce “Suriye muhalefeti dağılmış vaziyette. Bu böyle olmaz” denildi ve bir şekilde muhafelet tek çatı altında toplandı. Aynı kararlılık kan akmasını önleme yolunda ortaya konulsa mutlaka çare bulunur.
Aslında herkes biliyor ki kavga, Suriye ile muhalifler ya da ‘Avrupa devletleri’ arasında yaşanmıyor. Asıl kavga, dünyanın süper güçlerinden biri olma iddiasını sürdüren ve belki de öyle olan Rusya-Çin ile Amerika-Avrupa bloku arasında cereyan ediyor. Bu kavgadan da asıl kârlı çıkan ‘zafer’ini bekleyen İsrail oluyor.
Bakınız, bunca tartışma bunca ‘kavga’ oluyor ama görünüşte İsrail ortada yok. Türkiye, sınır komşusu olduğu için mecburen tartışmanın içinde. Hem de en ön safda tartışmalara katılıyor. Amerika başta olmak üzere ‘büyük devlet’ler ise tartışmanın bitip, sıranın ‘paylaşmaya’ gelmesini bekliyor gibi.
Tekrar etmekte fayda var: BM öncülüğünde harekete geçebilecek olan dünya kamuoyu, ‘büyük devlet’ler samimi olarak isterse Suriye’deki kan dökülmesi sona erebilir. Bunun bir yolunun Suriye yöneticilerinden önce Rusya ve Çin yöneticileri olduğu da belli. O halde niçin bu yol ihtiyar edilmiyor? Yoksa perde gerisinde çetin bir pazarlık mı var? Şam harap olduktan sonra mı harekete geçilecek? Esed ve ekibi bir şekilde ikna edilemez mi? Hâl ve gidişe bakılırsa şimdiki yönetimin uzun süre iktidarda kalması mümkün görünmüyor. Bunu her halde bugünkü Suriye yöneticileri de görmüş olmalı. Ancak ‘uluslar arası menfaatler’i çarpıştırmaya devam edip milyonlarca kişinin mağdur olmasını ve on binlerce kişinin de ölmesini beklemek revâ mıdır? BM ve benzeri uluslar arası kuruluşlar bunun için mi kuruldu?
Tabiî ki bütün sorumluluğu Birleşmiş Milletler’e havale etmek de çare değil. Bu noktada İslâm İşbirliği Teşkilatının da atması gereken adımlar olmalı. Bu mesele belki de BM’den önce İİT’nin sorumluluğundadır. Suriye de bir İslâm ülkesi olduğuna göre burada akan kardeş kanı mutlaka sona erdirilmeli. Bunun için Şam’ın harap olması beklenmesin...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi