Esedi ayakta tutan kim?
Subjektif yorumların hakikatin önüne geçirilmesi yabancısı olmadığımız bir olgu. Din algısından siyasi tercihlere ve hatta eş seçimine kadar uzar gider bu liste. Gönlü güzel gördüğünde kişinin, hakikati güzel olmasa da aklını, gönlünün güzel gördüğünü güzel göstermeye zorladığı bilinir. Çoğu zaman başarır da...
Ama gerçek değişmez, kişi değişti zannetse de. Hâlbuki aldatmanın en kötüsü, insanın kendisini aldatmasıdır. İnsanın zaman zaman kendisini aldatmayı seçemesi, zaafının bir tezahürüdür aslında..
İndî ve meşrep eksenli tavır almak bazen yıkıcıdır, Suriye meselesinde olduğu gibi. Esed rejimi Suriye baharıyla birden güzelleşiverdi verdi, birçok kesimin gözünde. Savruldu insanlar. Dünün tağutu bugünün mukavemet hattı oluverdi. Esed halkını katletmeye başlamadan önce Türkiyenin Suriye ile kanka ilişkisi dönemsel olduğundan kimseye delil teşkil etmez.
Ehli Sünneti Şiî devrimcilik karşısında pasif ve pragmatist olmakla suçlayanlar şimdi de Suriye Sünnileri neden pasif ve pragmatist davranmıyor diye suçluyorlar...
Kimisi âyetler okuyor, sonra da bir bakmışsınız okuduklarını Esedin yanında yer almaya yormuş, onu emperyalistlere karşı bir kahraman ilan etmiş... Kimisi Peygamber düşmanını Peygamberle savunmak için hadisler zikrediyor...
Kimisi de çıkmış bir ömür boyu biriktirdiği bilgi ve tahlil yeteneğini mukavemetin önüne set çekmek üzere kullanıp, Ehli Sünnet adına temkin siyaseti analizleri yapıyor. Ehli Sünnet adına ırkçı, laik, nusayrî Baas zalimlerine daha fazla sabır gösteremeyen Ehli Sünnet halkı acelecilik ve Haricilikle itham ediyor. Ölenlerin başta Ehli Sünnet olması da birşey değiştirmiyor... Ama Ehli Sünnet adına öne sürülen doktrin Ehli Sünneti vurup, katı laik Baas rejimine hayat veriyor...
Kelam ilminin değişime dair ince tahlillerini Esedin yanında yer alanları aklamaya, onu devirmeye kalkanları bütün bu sisteme karşı çıkmakla itham etmeye tavzif ediyor.
Biz de buna şaşırıp kalıyoruz! Bu zeminde indî okumalar reel zemindeki gerçeklerin önüne geçiyor, kanı akıtılan akan kandan mesul tutuluyor.
Parmağıyla Esed rejimini işaretleyerek; Bakın hâlâ ayakta, biz size dememiş miydik, Suriye Libya değil diye diklenenler ise gırla.
Oysa Esedi ayakta tutan tam da bu bakış açısı...
İran ve Hizbullah, Baas rejimine askerî ve ideolojik başta olmak üzere her anlamda destek vermeseydi bu zâlim rejim zaten ayakta kalabilir miydi? Bu rejimi var güçleriyle ayakta tutanlar psikolojik savaş taktiği icabı; Bakın Esed hâlâ ayakta diyorlar.
Suriye mukavemetini destekleyenlerin hiç mi yanlışı yok? Elbette vardır. Bunları ortaya koyup tahlil etmek başka, Esedci hatda yer almak başka.
Bana göre bu meselede Türkiye hükümetinin önemli bir eksikliği, İran ve taraftarlarının sonuna kadar Esed rejiminin arkasında duracaklarını görüp ona göre tedbir almamış olmasıdır.
Şimdi aklım yıllar önce yazdığım bir yazıya gitti. Orada başta hariciye olmak üzere stratejik merkezlerin Şiîlik ve diğer mezhep yapılarının derin yapısını, Ortadoğu insanı üzerindeki etkisini, mezhep algısının Ortadoğu siyasetine içkin karakterini vs. bilen uzmanlara ihtiyaç olduğunu hatırlatmıştım. Durum maalesef hâlâ aynı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.