Öğretmenlerimi Hiç Özlemedim!
Bir 24 Kasım’ı daha geride bıraktık.. Atama tartışmaları, İİBF mezunlarının meseleleri, dershanelerin kapatılması mevzusu derken zaman akıp gidiyor.. 24 Kasım’a gölge düşmesin diye aynı gün yazmadım.. Ama bugün bazı anılarımı nakledeceğim size müsaade varsa..
İDEALİST ÖĞRETMEN
Önce bir-iki hatırlatma yapmam lazım.. Çünkü hakikaten benim kendi deneyimlerim, gerçek-doğrular değil.. Subjektif veriler. Dolayısıyla bir genelleme yapıyorum anlamı çıkmasını istemem. “Memleketin her köşesi vatan toprağıdır” diyerek terör bölgesinde, silahların gölgesinde, hayat korkusuyla, gelecek kaygısıyla, idealist bir şekilde görevini yapan vatan evladı öğretmenlerimizin (küçük-büyük hepsinin) ellerinden, ayaklarından öperim.. Onların, çocuklar üşümesin diye, köy okullarındaki sobaya attığı odun bile olamam ben.. Ne haddime ki işlerini güçlerini eleştireyim.. Ne haddime ki aldıkları maaş üzerine kalem oynatayım.. Bugün her ne kadar maaş alıyorlarsa hakkettiklerinin milyonda biri bile olmadığına şahidim.. Allah (c.c) hepsinin yollarını açık ve aydınlık eylesin.. Ne istiyorlarsa bin katına kavuşmayı nasip etsin..
BÜTÜN ÖĞRETMENLER BÖYLE Mİ?
Yukarıda selam yolladığım öğretmenlerin, marjinal sayıda olduklarını falan da ima ediyor değilim.. İstisnai bir durum gibi göstermek değil gayretim.. Hakikaten belki de sayıları, benim karşılaştığım kötü örneklerden daha çoktur.. İnşallah daha da çok olurlar.. Ama yazının gidişinden de anladığınız üzere, ben çok öyle arkadaşlarla karşılaşma şerefine erişemedim.. Eğitim şartlarımız, evet, çok da iyi değildi.. Ama karşılaştığım kişiye özel tablo, genel eğitim şartlarına rahmet okutacak türdendi.. Demem o ki, bugünden geriye baktığımda şunu görüyorum.. Öğretmenlerimin bir parça mesleklerine bir parça da insana (bireye ve topluma) saygısı olsaydı çok daha farklı olacaktı her şey…
MERHABA İLKOKUL ÖĞRETMENİM
Ön sırada doktorların, Belediye Başkanı’nın, daire müdürlerinin kızları otururdu.. Onlara bir ilgi, bir ihtimam.. Öğlen okul dağıldıktan sonra anneleriyle de çay partilerinde görüşülürmüş herhalde ki, ertesi sabah o kızlarla fısır fısır kritiği yapılırdı.. Tabi bu özel hayatı gibi görünebilir. Ama derse dönüp baktığımızda da farklı değil.. Örneğin konu anlatımı bittikten sonra, kibar bir dille ön sıradaki kardeşlerimize; “tamam mı Burcucum.. Anladın mı Busecim?” gibi sorular yöneltilirken, arka sıradan yükselen; “öğretmenim silmeyin lütfen tahtayı. Daha yazamadık” gibi serzenişler ise “yazsaydın” çıkışıyla savuşturulurdu.. Arka sıralara attığı (onun tabiri ile kafasız) öğrenciler kim mi?.. E biri benim işte..
OKUL LABORATUARINDA ŞARAP!
Lisede de bir kimya öğretmenimiz vardı.. Okulun laboratuarında şarap ya da rakı imal ederdi.. tahminim sadece kendi içiyordu.. Zira çok cimri olduğunu biliyorum. Yediği tostları bile öğrencilere ödettiği için, yaptığı şaraptan kimseye ikram edeceğini sanmıyorum..
RÜŞVETLE SINIF GEÇME
Bir matematikçimiz vardı.. Evinde özel ders verirdi bazı arkadaşlarımıza.. Dolayısıyla da ertesi hafta yazılıda soracağı soruları bir tek onlar bilirdi.. Abim yıl sonunda veremediği bir ders için bütünlemeye kalmıştı.. Bütünlemede de veremezse sınıfta kalacaktı.. Babam hocayı meyhanede buldu.. Akşam kafa çekerken.. Bildiğin rüşvet istedi babamdan.. Nasıl versin.. Veremedi tabi.. Abim çalıştı geçti.. Mecbur.. Hey gidi 24 Kasım öğretmenler günü.. Yine beni hatıralarıma götürdün ya.. Kalın sağlıcakla.