Fatih Akkaya

Fatih Akkaya

Bunlar Komplo Teorileri mi?

Bunlar Komplo Teorileri mi?

Van, Mardin ve Şanlıurfa belediyelerini de büyükşehir yapan ve büyükşehir belediyelerinin sınırlarını il sınırlarına kadar genişleten yasa, Köşk’te.

Cumhurbaşkanı Gül’ün kararını bugün yarın vermesi beklenirken, yasayı Meclis’e iade etmesi sürpriz görünüyor.

Sözkonusu yasayla ilgili endişelerimizi daha önce dile getirmiştik.
Yineleyecek değilim.
Habervaktim.com olarak inandığımız doğrular noktasında uyarılar yapmaktan öteye elimizden bir şey gelmiyor.
İnşallah biz yanılıyor, boş yere kaygılanıyoruzdur.

Ancak…
Ülkemiz yönetim geleneklerini, anayasaya yansıyan merkez-taşra dengesini ve asırlara dayanan kurumsal yapıları hesaba katmadan hazırlanmış görüntüsü veren bu yasa, doğru düzgün tartışılmadan yürürlüğe girmek üzere iken…
“Tartışılsın” diye benzer bir konunun “fısıldanması” dikkatimi çekti.

Olay şu:
Sayın Başbakan, geçtiğimiz hafta içinde D-8 Zirvesi için gittiği Pakistan'dan dönüşte uçakta şöyle bir şey söyledi:
“Böyle birşey olsun demiyorum ama valilerin de seçimle işbaşına gelmesi tartışılmalı.”

İyi de Büyükşehir Yasası ne kadar tartışıldı ki?..
Veya şöyle soralım:
Tartışıldı da ne oldu ki?
Tasarının eleştirilen yönleriyle ilgili ne gibi kırpmalara gidildi?
Türkiye’nin terör sorunu göz önünde bulundurularak, büyükşehir olarak öngörülen illerde değişiklik mi yapıldı?
Veya büyükşehir yapılan illerde köylerin mahalleye dönüştürülmesinden vaz mı geçildi?
Maalesef Hükümet teklifi Meclis’ten aynen geçirildi.

Şimdi de “Böyle birşey olsun demiyorum ama tartışılsın” denilerek, valilerin seçimle göreve gelmesi fikri ortaya atılıyor.
Hadi tartışılsın bakalım!
Nesi, nasıl tartışılacaksa?
Bu fikrin yasalaştırılması kararının alınması halinde, düzenleme üç beş gün içinde Meclis’ten geçirilmiş olacaktır eminim ki.
Oysa bu mudur tartışma?
Böyle mi olur tartışma?
Tartışmadan benim anladığım, tüm yönleriyle irdelenecek olan teklifin ne getirip ne götüreceğinin enine boyuna düşünülmesi; gerekiyorsa yeniden gözden geçirilmesi ortamının oluşmasıdır.

Ama Hükümet bu gibi kritik konularda aceleci davranıyor.

Körü körüne “muhalefet olsun, iktidar zor durumda kalsın” düşüncesiyle gündeme getirilen eleştiriler değil kastettiğim; samimi bir dille ortaya konulan uyarıların dikkate alınmasıdır.

İşte buraya yazıyorum:
Yeni Büyükşehir Yasası’yla gireceğimiz ilk yerel seçimlerde Van, Mardin ve Şanlıurfa’da AK Parti kaybedecek, terör örgütü yandaşları kazanacak.
Ve bu illerde yönetim tamamen terör örgütü yandaşlarının eline geçecek.
Düzenleme ile il sınırları mülki sınırlara kadar genişletilmiş büyükşehirlerden Diyarbakır keza öyle.
Bu 4 il bölücü terör örgütü yandaşlarının kalesi durumuna gelecek.
Bunlar görülemiyor mu?
Bu neyin temeli anlamına gelir Allah aşkına?

Şimdi de tutmuşuz, “Valiler seçimle işbaşına gelebilir” diyoruz.
Bölücü örgütün istediği de bu ya.
Yıllardır akıttığı Mehmetçik kanına gerekçe olarak bunu sunuyor ki.

Nitekim, bu teklife ilk destek terör örgütü yandaşlarından geldi.
Bunu “eyalet sistemine geçiş yolunda devletten kopartılan bir taviz” olarak gören terör yandaşları, “Valiler seçilirse Başkanlığa evet” demeye başladılar.
İşte Ahmet Türk.
Şöyle diyor:
“Valiler halk tarından seçilirse başkanlık sistemine itirazım yok. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gerekiyor. Başkanlık sistemi her ülkenin kendi özel koşullarına göre uyarlanabilir. Eyaletler ya da bölgesel yönetimler şeklinde bir sistem gündeme gelebilir. Biz de 'federal yapı olsun' demiyoruz. Demokratik otonom olabilir.”

Otonom dedikleri “yönetim, askeri ve vergi toplamada özerklik” değil midir?

Peki ya sonrası:
PKK’lıların yönetime gelmesi; halktan toplanan vergilerle PKK’nın güçlendirilmesi; dağdaki PKK’lıların şehirlerde “güvenlik gücü” olarak karşımıza çıkması…

Bunlar komplo teorileri mi? Yoksa, “Kürt sorunu” olarak değerlendirilen terör meselesinin çözümü bu tabloda mı görülüyor?

Öyle veya böyle.

Terör tehdidi bertaraf edilmeden atılacak adımlar değil bunlar. 

***



Diğer yandan halkın gündeminde “geçim derdi” var.



Hele ki kışın bastırmasıyla… 



Artan doğalgaz fiyatları ve kışı nasıl çıkartırız hesabı var.

(Eski parayla 1 milyon lira, 1 metreküp doğalgaz bile etmiyor.)



Denize düşen yılana sarılır misali, binbir fırıldak çeviren bankaların eline düşmüş milyonlarcası… 



Ticaret kanunu ve bankacılık kanununa aykırı olarak müşterilerini birer mağdur haline dönüştüren bankacılık sisteminin fahiş faiz uygulamaları insanları organlarını satacak noktaya getirmiş durumda. 



Organ ticareti kanunen yasak olsa da, bankalara borçlarını ödeyemeyen vatandaşlar böbreklerini ve karaciğerlerini satışa çıkararak, banka borçlarını kapatma yollarını arıyorlar. 



İnternet üzerinden seri ilan hizmeti veren sitelerde ‘böbreğimi satıyorum’ ilanlarına rastlamak mümkün.



Ne acı bir tablo.



Kendi düşen ağlamaz deyip, geçemeyiz.



Devlet asla böyle düşünemez.



Bankaların çevirdikleri fırıldaklara dur denilmeli.



Kravatlı soyguna geçit veren yasal mevzuattaki açıklar kapatılmalı.



İlgili haberimiz için TIKLAYIN


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatih Akkaya Arşivi