Çamlıca Camii meselesi...
Başbakan Erdoğanın, İstanbulun her yerinden görülebilecek dediği, Çamlıca Camii projesi için yapılan yarışma geçtiğimiz günlerde neticelendi. Birinciliğe layık hiçbir proje bulunamazken, iki proje ikinciliği paylaştı. Cami Yaptırma Derneği, ikinciliği paylaşan projelerden, Sultanahmetin, kötü bir kopyası ve ucuz simgeleştirme çabalarına kurban gitmiş olan uygulamasını tercih etti.
Yarışma neticesinin ilanından sadece birkaç gün öncesine kadar, artık kaçıncı kez gittiğimi hatırlayamadığım, Mostar şehrindeydim. Hum ve Podvelez tepelerinin çevrelediği dimdik iki yamaçlı dar boğazdaki bir vadide kurulan bu Mostarda, ilk defa gidiyormuşçasına dolaştım.
Evliya Çelebinin, Bu köprüdeki letafeti ve zarafeti ve mimarlık sanatının bundan evvelki mimarlardan hiç biri yapamamıştır dediği Mostar Köprüsü, 1992-95 Bosna Savaşı esnasında, Sırp ve Hırvat saldırganlığından nasibini aldı. Hırvat topçusunun yoğun ateşine daha fazla dayanamayan köprü, 9 Kasım 1993de, kendisini Neretva Nehrinin soğuk sularına bıraktı.
Hum Tepesinde konuşlanarak, Mostar Köprüsünü ana hedef olarak belirleyen Hırvat topçuları, aynı zamanda şehrin doğu tarafındaki birçok camii, türbe, medrese ve kütüphaneyi de tahrip ettiler.
Savaşın üzerinden yıllar geçti. Bugün artık Hum Tepesinde, Hırvat topçusu yok. Fakat, aynı yerde, 38 metre uzunluğunda dev bir haç var. Hırvatların, İspanyol Barış Gücünün desteğiyle diktiği bu dev haç, tam bir ucube. Geceleri beyaz bir ışıkla aydınlatılan bu demir yığınına, hiç bir estetik özelliği olmayan onlarca metrelik çan kulesiyle, tamamen meydan okuma amaçlı yapılmış katedral de elinden gelen katkıyı yapıyor.
Hum Tepesindekinden daha büyük bir ucube, defalarca görme fırsatına eriştiğim, Üsküpe dikildi. Şehrin kuzeybatısındaki Vodna Dağının zirvesine dikilen Milenyum Haçı isimli ucube çelik kafes, tam 13 katlı ve 66 m uzunluğunda. Üsküp Belediyesi, Avrupanın en büyük haçı unvanına sahip olan, bu ucube demir yığını için tam iki milyon dolar harcamış.
Sabah balkonunuzdan günün ilk ışıklarını seyrederken, gün boyu çalıştığınız ofisinizde başınızı her kaldırdığınızda, akşam balkonunuzda birkaç bardak çay yudumlarken, gece pencerenizden gökyüzünü seyrederek uyumak istediğinizde bir gözünüz hep bu devasa haç işaretine takılır.
Makedon Hükümetinin Üsküp 2014 projesi de, Vodna Dağındaki haçtan aşağı değil. Şehrin tarihi siluetini değiştirme ve hafızasını silme niyeti taşıyan bu proje, Üsküp Meydanına Büyük İskender heykeli dikilmesi ve Aziz Konstantin ile Elena Kilisesinin inşa edilmesini, Meclis binası önüne Nikola Karev, Taş Köprü üzerine Gotze Delçev ve Pitu Gulinin atlı heykellerinin dikilmesini öngörüyor.
Vodna Dağı ve Hum Tepesine, kör gözüne parmak gibi dikilen, devasa çelik kafesli haçlar, heykeller ve kiliseler ile Mostar ve Üsküp şehirlerinde, asırlar boyunca bir oya gibi ilmek ilmek işlenen, Türk-İslam eserlerinin ikinci plana atılmak istendiği ve şehrin siluetinin bozulmasının hedeflendiği çok açık. Bir başka ifadeyle, bu şehirlerde, ilkel bir meydan okuma söz konu.
Çamlıca Camii meselesinden bahsederken, bunları anlatmaktaki maksadım; İstanbulun en görünür yerine, Topkapıyı, Ayasofyayı ve Sultanahmeti hakimden seyreden bir tepeye, aynı meydan okuma niyetle yaklaşılmasıdır.
Tamam, Çamlıcaya cami yapılsın ve hatta isteniyorsa, bu cami bir okuma vesilesi olsun. Ancak meydan okumanın ekseni, fiziksel büyüklük değil, estetik ve zarafet olsun.
Bu haliyle, Çamlıca Camii projesiyle, Üsküpün Vodna Dağı ve Mostarın Hum tepesine dikilen dev metal yığını haçlar arasında bir akrabalık olduğunu söylemek abartılı olmaz.
Dünyanın başkenti İstanbulun, Boğazın her tarafından görülebilen bir beton yığınına değil, onun siluetini bozmayacak ve dünya ölçeğinde hak ettiği değeri teslim edecek bir projeye ihtiyacı var. Bunun için yerel değil, dünya ölçeğinde bir proje yarışması açılmalıydı. Büyük devlet olmanın ilk şartı, ırk ve din kompleksinden kurtulmaktır.
Unutulmasın ki, Paristeki Louvre Müzesinin avlusunda bulunan cam ve metal konstrüksiyondan Louvre Piramidi, Çin kökenli ABDli mimar Ieoh Ming Pei ve Berlinin kent siluetini değiştirecek kadar etkili, zarif ve yüksek teknoloji ürünü cam ve çelik konstrüksiyona sahip olan Reichstag Kubbesi, İngiliz mimar Norman Foster tarafından tasarlanmıştı.
Sahi, görenleri hayran bırakan İstanbul çeşmelerinin ustaları kimlerdi?..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.