Aşure bardağını taşırıyor
Muharrem ayının onuncu gününde neler olmadı ki... Nuh aleyhisselâmdan tutun da, Hz. Musanın kavmini Kızıl Denizden geçirmesi mucizesine kadar birçok ilahi olaylar... Bu yüzden Allah Resulü(sav), Yahudi ve Hıristiyanlara benzememek kaydıyla o gün oruç tutmamızı tavsiye etmesine hiçbir diyeceğimiz yok...
Duyduk ve iman ettik...
Ancak nedeni ne olursa olsun, yas olayını Allah Resulü onaylamıyor. Onaylamış olsaydı onun en kıymetli varlığı amcası Hz. Hamzanın şehadetinde yas tutardı.
Şehadet zaten en yüksek mertebe, bilsek bizim gibi fanilerin kalkıp da zincirlerle sırtlarını kanatmalarına, zorlayarak ağlama nöbetleri sergilemelerine o mertebenin ihtiyacı yok...
Aslında ölen biziz... Mevtalığımıza ağlayacağımız yerde, onlar yaşarlar, fakat siz fark edemezsiniz derecesine yükselenlere kalkıp yas tutuyoruz.
Birinci gafletimiz bu...
İkincisi, benim dikkatimi çeken, özellikle Alevilerle Caferilerin muharrem ayının onuncu gününü Hz. Hüseyin efendimizin şehadetine kilitlenmeleridir.
Sanki Şiilerle Aleviler Hz. Hüseyin taraftarı, Ehli Sünnet de Hz. Hüseyin olayına karşı...
Hem o, hem de İslam tarihine baktığımızda, ilk şehit Halife Hz. Ömerdir. Namaz esnasında şehit edilmesi az bir olay değildir. Peşinden Hz. Osman gelir... Hz. Ali gelir...
Benim çözemediğim, onların neden günleri yok?..
İsa peygamberimiz de insanların gözü önünde çarmıha gerildi...
Kerbela günü oluyor da Çarmıh günü neden olmuyor?
Neden ille de Hz. Hüseyin efendimiz?
Diyecekler ki efendilerin efendisinin hatırası, ben de diyorum ki, Onun hatırası sadece Hz. Hüseyin mi? Hani mabetleri, hani sünneti?..
Ben şunu görüyorum, Allah Resulünden bize emanet kalan mabetleri kabul etmeyenler, oruç namaz zekat yoktur diyenler, ehli beyti sahiplenerek vaziyet çıkarıyorlar.
Neden cami değil de ille de torun!
Öte yandan, namazı cem ederek üçe indirenlerle muta nikahı denilen çok yanlış bir uygulama ile ümmette ihtilaf çıkarma..
Allahın dini sanki törpüleniyor...
Birileri farzları alıp da yerine hiçbir amelden sayılmayanları öne çıkarmakla zamane dini üretme gayreti içerisinde. Farzlar yerine bidatler, uydurmalar, boş şeyler...
Öyle ya, Hz. Hüseyin şehit, onun ağlanacak ne tarafı var?
Asıl biz kendi halimize, perişanlığımıza, ayrılığımıza, gayrılığımıza ağlamalıyız. Nefsimize sorsak, günde beş sefer okuduğumuz elhamın ne söylediğini doğru dürüst biliyor muyuz?
Yas mumu kesilenlerden sabah namazına kaç kişi kalkıyor?
Namaza kalkmayıp da Kerbela orucu tutuyorsak, Feleğin kamçısı bakarsınız Irak semalarında Şii Sünni, Anadoluda Alevi Sünni şeklinde şakırdar.
Ve bir sabah televizyonlardan duyarsınız, Irakta Şiilerle Sünniler birbirlerini öldürdüler.
Hadi Irak çok uzaklarda kaldı diyelim, geçmişin Kahramanmaraş olaylarında günahsızca katledilenler kim bilir kaç tane Kerbela eder.
Yanı başımızdaki Suriye, onun uzağındaki Mısır aynı hezeyanların depremini yaşayarak sabahları tutmaya çalışıyorlar. Mısırda Arap Baharı laiklik koltuğuna oturamayınca meydanlar yeniden alev aldı. Suriyede zalim Esed ve ona maalesef yardımcı olan, dilim varmıyor ama işin doğrusu siyasi Şiiler... Şii dünyası, Sünni dünyası...
Allah(cc) bize, Hüseyinin değil bunun hesabını soracak.
Şimdi biz bu haldeyken perişanlığımıza mı ağlasak, yoksa her yıl zincirlerle sırtımızı dövüp Hz. Hüseyin efendimizin şehadetine mi?.. Ulema ne der acaba?...
Bölünmüş, parçalanmış bir İslam alemi...
Üstelik bu alem Siyonizmin siyasi kuşatması altında...
Onlar uzay istasyonlarını tuttular, bizler de şehitlerin en mertebelisine yas tutarak yol katetmeye ve de karşı grup olmaya çalışıyoruz. Mezhepçiliğimiz kutsal, meydanlardaki bağrışmalarımız anlı şanlı. İtişiyoruz, kakışıyoruz...
Kaldı ki Kerbela hesabına bir tabak aşure yemesek de olur, susuz oruçları onların olsun...
Bu tip sofralara oturup takiyyeli oruç açanlara da yazıklar olsun...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.