Lech Walesaya göre kapitalistler yıkıma uğrayacak!
Daha zengin olunca daha mutlu olacağımızı zannettik ve maddî kazanç peşinde koştuk; neticede de yorgun düştük. Bütün izmler insanlığı bu yolda teşvik etti. Yeryüzünde maddî refah artmış olsa da huzur ve mutluluğun aynı nisbette artmadığı görüldü. Eğer zenginlik ile mutluluk birlikte gelişiyor olsaydı, dünyanın en zengin ülkeleri aynı zamanda en mutlu insanlarını bir araya getirmiş olurdu.
Kapitalizmin insanlığa hedef olarak gösterdiği yol, ne yazık ki beraberinde huzur getirmedi. Son yıllarda uzmanlar, ciddî anlamda bu konuları tartışıyorlar. Bu tartışmalar, geçmiş yıllarda neşredilen bir broşürü hatırlatıyor. Söz konusu broşür 1979 yılında Yeni Asya Araştırma Merkezince hazırlanmış ve Ali Fuat Bilen imzasıyla yayınlanmış. Hatırladığımız kadarıyla kitapçıkta, bilhassa tek parti devrindeki maddî sıkıntılar sıralanıyor ve neticede (genel anlamıyla) babalarımızdan daha zengin olduğumuza dikkat çekiliyor. Tabiî peşinden Babalarımızdan daha zenginiz, ama onlardan daha huzurlu muyuz? sorusu geliyor. Türkiyede yaşayan 70 milyon insan keşke bu soruya Evet cevabını verebilse...
Türkiyede ekonomik hayat, son yıllarda nisbeten düzelmeler gösterdi. Kişi başına düşen millî gelir arttı, hemen her şehirde kuleler dikildi. Avrupa krizle boğuşurken Türkiye daha rahat bir görüntü verdi. Ancak bütün bunlar işlerin yolunda ilerlediğini gösterir mi?
Kredi derecelendirme kuruluşlarının ülkeler için verdiği notların o ülkeleri değerlendirmek için yetmeyeceği yolundaki tesbitler artık daha fazla taraftar buluyor. Üstelik bu tartışmalar sadece ülkemiz için değil, ABD, AB ve diğer ülkeler için de yapılıyor.
Konu ile ilgili bir değerlendirme yapan üst düzey yönetici Servet Topaloğlu, 2009 yılında Fransada hazırlanan bir raporda, (Stiglitz/Sen/Fitoussi-Komisyonu) klâsik performans göstergelerine, özellikle de gayrisafi millî hasılanın ülkenin refah düzeyi ile olan ilişkisine, ciddî eleştiriler getirildiğine dikkat çekmiş. (Milliyet, 22 Kasım 2012)
Yunanistan örneğine dikkat çeken Topaloğlu, Yunanistanın, 2001 yılı başlarında 10 bin dolar civarında olan kişi başı gayrisafi millî gelirini, 2008 yılında 30 bin dolar mertebelerinin üzerine çıkardığını hepimiz biliyoruz. 2012 yılında dahi Yunanistandaki bu rakam, Türkiyenin yaklaşık iki katı olmasına rağmen, bugün ülke refahı ve itibarı dip noktadadır demiş.
1968de ABD Başkan adaylarından, senatör Robert F. Kennedy de ülke refahının sadece para ile ölçülmesine şöyle itiraz etmiş: Çok uzun süre ve çok fazla kişisel refahımıza ve kişisel varlığımızın artmasına önem verdik... (...) Bu şekliyle gayrisafi millî hasıla, yaşam değerimizi arttıran unsurlar haricinde neredeyse her şeyi ölçüyor! Ne bizim çevikliğimiz, ne cesaretimiz, ne bilgi seviyemiz, ne insanlık için duyarlılığımız, ne de ülkemize duyduğumuz vatanseverlik bu ölçümlemeye dahil oluyor. Kısaca bu gösterge; Amerikalı olmaktan gurur duyduğumuz şeylerin haricindeki Amerika ile ilgili her şeyi ölçüyor! (Aktaran: Servet Topaloğlu, agg.)
Bu noktada Polonyanın eski lideri Lech Walesanın kapitalizmle ilgili yorumlarını aktarmakta da fayda var.
Politikayı değil elektrikçiliği sevdim diyen eski Cumhurbaşkanı şöyle demiş: Kapitalizmi düzeltmemiz gerek, çünkü adaletsiz bir sistem söz konusu. Kalkınmış toplumlar böyle kötü bir kapitalizme izin vermez. (...) Bugün özgürlüğe sahibiz, fakat kitlelerin huzura da ihtiyacı var. Belli bir kesim bu refaha sahip. O dönemde hepimiz eşit olarak fakirdik. Şimdiyse eşit olmayan bir şekilde zenginiz. (...) Bir kişinin 1 milyon doları varken, diğerinin sadece 1 doları var. Yani sadece ortalamamız yüksek görünüyor. (...) 21. yüzyılda bu denge tekrar sağlanmalı, aksi takdirde yine devrimler olacaktır. Kapitalistler ya bunu anlayıp biraz daha adil bir ortam sağlayacaklar ya da yıkıma uğrayacaklar. (Radikal, 25 Kasım 2012)
Walese şunu da sormuş: Bu çağ için hangi ekonomi gerekli, hangi demokrasi lâzım? Ve bunları hangi temeller üzerine kurmak istiyoruz?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.