Filistin Devlet olabildi mi?
Bizim nazarımızda ve gönlümüzde o bölgede Filistinden başka bir devlet yok zaten. İsrail dersen, işgalle oraya konuşlanmış, uluslararası hukukta devlet muamelesi gören bir terör üssünden ibaret.
Ancak meri durum gönlümüzden geçen gibi değil. Uluslararası hukukta durum farklı. O yüzden, gönlümüzden geçeni aynen muhafaza etmekle birlikte, uluslararası hukuk ne diyor, bir bakalım.
Uluslararası hukuka göre devlet olabilmek için gereken insan topluluğu, ülke ve başka bir otoriteye bağımlı olmayan siyasal yönetim ve kamu otoritesi Filistinde var. Ancak egemenlik ve bağımsızlık da gerekiyor. Egemenlik ise, devletlerin egemen eşitliğinin yanında, içişlerine karışmama ve doğal kaynaklar üzerinde sürekli egemenlik gibi önemli nitelikleri haiz olması lazım. Bu anlamda Filistinin egemenliğinden söz etmek mümkün değil.
Filistin uluslararası hukukta egemen-eşit devlet olarak görülmüyor, içişlerine sürekli olarak karışılıyor. Doğal kaynakları üzerinde egemenliği yok. Uluslararası hukukun öngördüğü gibi kendi ülkesi üzerinde tam ve münhasır yetki sahibi değil. Her tarafında yahudi yerleşim birimleri var, kontrol noktalarıyla, duvarlarla küçük küçük bölgeciklere ayrılmış parçalı bir yapısı var. İsrail her noktada müdahil. Filistinin kara, deniz ve hava sahası İsraile karşı bağımsız, korunmuş ve egemen değil. Filistin için ayrılmış bölgelerde yahudi yerleşimcilerin ikameti, İsrailin egemenliği ve denetimi sürüyor.
Uluslararası hukuk bakımından devlet sıfatıyla varlık kazanabilmek için BMye üyelik zorunlu. BM, İkinci Dünya Savaşında Almanlara kurulan bloktur aslında. Savaşı kazanan Blok üyeleri asıl üyeler olarak BMyi kurdular; bunların kabulüyle diğer devletlerin üyeliği sağlanarak BM bugünkü haline geldi.
Ancak, BMye üye olmada ciddi kısıtlamalar var. Zira, her ne kadar üyelik için andlaşmada öngörülen yükümlülükleri yerine getirme istek ve yeteneğine sahip olmak ve barışçı bir devlet olmak şartları aranıyorsa da, üyeliğe kabul mekanizması BM Güvenlik Konseyinin 5 daimi üyesinin ittifakına bağlı.
Bir devletin üye olarak kabul edilebilmesi için, Güvenlik Konseyinin 5 daimi üyenin 5inin de olumlu oy vermesi şartıyla en az 9 Güvenlik Konseyi üyesinin olumlu oyu ile alınan tavsiye kararının Genel Kurulun 3te 2 çoğunlukla kabul edilmesi gerekiyor. Aksi mümkün değil. Anlayacağınız, BM denilen örgüt, ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransadan müteşekkil 5 ülkenin kontrol ve denetiminde ve bunlardan biri bile istemezse, diğer devletlerin kararının hiçbir önemi kalmıyor.
Fakat Genel Kurul, Güvenlik Konseyinin kararı olmaksızın bir devlete üye olmayan gözlemci devlet statüsü verebiliyor. Bu üye demek değil, gözlemci... Nitekim Filistinin üyeliği kabul edilmedi; sadece, üye olmayan gözlemci devlet statüsü verildi. Bunun da siyasal-stratejik değerinin ötesinde, esasta bir anlamı yok. Nitekim İsrail kararın hiçbir şeyi değiştirmeyeceğine işaret ederek uluslararası hukuka gönderme yaptı.
Uluslararası hukuk bakımından, bir BM üyesinin üyeliğinin askıya alınması veya iptali mümkün. Eğer Güvenlik Konseyi herhangi bir üye devlet hakkında önleyici ya da zorlayıcı karar almışsa, Konseyin teklifi üzerine Genel Kurulun 3te 2 çoğunluğuyla devletin üyeliği askıya alınabiliyor. BM Andlaşmasında öngörülen ilkeleri sürekli olarak çiğneyen devlet, yine Güvenlik Konseyinin tavsiyesi üzerine Genel Kurulun 3te 2 oyuyla üyelikten çıkarılabiliyor. Yani bu mekanizma da 5 daimi üyeye bağlanmış.
İşte bu noktada, uluslararası hukukta bulunan bir açıka ve emsale dayanılarak yapılacak bir hamle var. Nasıl ki Güvenlik Konseyinin tavsiyesi olmaksızın Genel Kurul Filistinin üye olmayan gözlemci devlet statüsünü kabul etmişse, yeni bir durum ihdas edilebilir ve BM ilkelerini ve Konsey kararların sürekli çiğneyen İsrail için bir karar alınarak, üye olan çıkarılmış devlet statüsü verilebilir. Bu durumu İslam ülkeleri gündeme getirmeli ve BMden böyle bir kararı çıkarmak için yoğun bir faaliyet yürütülmelidir.
Bir diğer husus, İslam ülkeleri, BMnin Filistin hakkındaki yeni kararına istinaden, Filistin ile telekomünikasyon, savunma, ekonomi, yatırım ve askeri işbirliği vb. andlaşmalar yapabilir. Eğer bu tür andlaşmalarla durum güçlendirilmezse, Filistine üye olmayan gözlemci devlet statüsünü verilmesinin sembolik olmaktan öte bir anlamı olmayacaktır. Bu kararın Filistine getireceği tek şey, aynı statüdeki Vatikan gibi BMdeki müzakerelere katılabilmesi, BM kurumlarında yer alabilmesi, Uluslararası Ceza Mahkemesine başvurabilmesinden ibarettir.
Bir de Hamasa karşı tam da Batının istediği gibi Abbası güçlendirir, o kadar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.