Balkanlar, Filistine çekimser...
Neredeyse hiçbir meselede anlaşamayan Balkan ülkeleri, konu Filistin olunca görüş birliğine vardılar. Sırbistan ve Yunanistan haricindeki tüm Balkan ülkeleri 'çekimser' oy kullandılar.
Balkanların 'çekimser' tavrının en önemli sebeplerinden biri, çoğu zaman karışıklıkla eş anlamlı kullanılan, Balkan isminin hakkını vermekten kaçınmak; safları belirlenmiş yeni bir Balkan krizine yol açmamak idi. Bir diğer sebep ise, Başbakan Erdoğan'ın 'one minute' çıkışından sonra yaşananlardı.
Türkiye, Haziran 2009-2010 arasında, Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci Dönem Başkanlığını başarıyla yürüttü. Bosna-Hersek ve Sırbistan liderleri savaştan sonra ilk kez, 24 Nisan 2010'da İstanbul'da gerçekleştirilen Üçlü Balkan Zirvesi'nde bir araya geldiler.
Türkiye'nin, Balkanlarda güçlenen konumu, İsrail'i bölgeye yöneltti. İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman, 15 Eylül 2009'da, Hırvatistan, Sırbistan ve Karadağ'ı kapsayan Balkan turuna çıktı. Ardından, 14 Nisan 2010'da Bükreş'e, 3 Mayıs 2010'da Üsküp'e gitti.
Lieberman'ı, İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres ve Başbakan Benjamin Netanyahu'nun ziyaretleri izledi. Peres, 25 Temmuz 2010'da Zagreb'e, 12 Ağustos 2010'da Romanya'ya gitti. Netanyahu, ilk resmi ziyaretini 16 Ağustos 2010'da Yunanistan'a gerçekleştirdi. Son 20 yılda Romanya'ya giden ilk İsrail Başbakanı sıfatıyla, 6 Temmuz 2011'de Bükreş'i ziyaret etti. Aynı seyahat kapsamında Bulgaristan'a da gitti.
Arnavutluk, İsrail'in en sıcak karşılandığı ülkelerden birisi oldu. Lieberman, 29 Haziran 2011'deki Tiran ziyaretiyle, son 17 yılda Arnavutluk'u ziyaret eden en üst düzey İsrailli oldu. Başbakan Sali Berişa, Lieberman'a, "Arnavutluk hükümeti ve kurumlarından tam destek görecekleri" güvencesini verdi.
Berişa, birkaç ay sonra gittiği Kudüs ve Tel Aviv'de de, işgalcileri destekledi. Filistin'in devlet olma çabalarını da "doğru yol olmadığını anlamalılar" sözleriyle eleştirdi.
Balkanlarda gitmedik yer bırakmayan Lieberman, 27 Ekim 2011'de Saraybosna'ya giderek, Cumhurbaşkanlığı Konseyi üyeleriyle görüştü. Banya Luka'da ziyaret ettiği Sırp Cumhuriyeti Başkanı Milorad Dodik'ten tam destek aldı.
İsrail, bu temasların amacını "açılım ve ikili ilişkileri güçlendirmek" olarak ifade etse de, asıl niyetin Filistin'in desteklenmesini engellemek olduğu çok açık. Netanyahu'nun, "İsrail'in tecrit edilmesiyle ilgili konuşmalar devam etse de, bu ülkeler ilişkileri ilerletmeye gerçekten istekliler" şeklindeki sözleri; Sırbistan ve Yunanistan haricinde 'evet' oyu çıkmaması, maalesef, kısmen başarılı olduklarını gösteriyor.
Türk kamuoyunu Bosna-Hersek'in 'çekimser' kalması şaşırttı. Ancak Bosna-Hersek, sadece Boşnak Müslümanların ülkesi değil. Bosna-Hersek'te, Ortodoks Sırplar ve Katolik Hırvatlar da yönetimde söz hakkına sahipler. Hatta, Boşnaklardan daha fazla...
Dayton Anlaşması'nın gölgesinde hazırlanan Bosna-Hersek Anayasası, dış politika konularında, Cumhurbaşkanlığı Konseyi üyelerinin uzlaşmasını şart koşuyor. BM'deki Filistin oylaması için Konseyin Boşnak üyesi Bakir İzetbegoviç ve Hırvat üyesi Jelyko Komşiç, Filistin'i desteklerken, şuan Cumhurbaşkanlığı görevini yürüten Sırp üye Neboyşa Radmanoviç ayak diredi. Dolayısıyla, Bosna-Hersek'in oyu mecburen 'çekimser' oldu. Bir başka ifadeyle, Bosna-Hersek'te, iki her zaman birden büyük değil!
Aslına Hırvat üyesi Jelyko Komşiç'in duruşu da pek samimi değil. Geçtiğimiz yıl, Filistin'in BM'ye tam üyelik başvurusunda, oyu 'çekimser' idi.
Bosna-Hersek, Bakir İzetbegoviç ve Dışişleri Bakanı Zlatko Lagumciya'nın onayıyla, BM'deki 'Suriye tasarısı'nı desteklemişti. Ancak Neboyşa Radmanoviç ve Milorad Dodik, "Cumhurbaşkanlığı Konseyi'nin onayı olmadığı" ve "anayasaya aykırı olduğu" iddiasıyla, Lagumciya'nın azlini istediler. Sosyal Demokrat Parti Genel Başkanı Lagumciya, vatan ve makam seçeneklerinden, Sırp lider Dodik'le anlaşmayı tercih etti. Lagumciya, rahmetli Aliya'nın partisi SDA'yı da ayak oyunlarıyla koalisyon dışına itti.
Lagumciya'nın koltuk uğruna anlaştığı Dodik'in, son Gazze saldırısı esnasında, İsrail'e gönderdiği mektuptaki şu satırlar, 'kasap kardeşliği' adına önemli bir örnektir: "Sırp Cumhuriyeti, İsrail vatandaşlarının ölümünden müteessirdir. Sırp Cumhuriyeti ve Sırp halkının, İsrail'in egemenliğinin korunmasına yönelik desteğini tekrarlamak istiyorum."
Sözün özü: Balkanların, Filistin'e karşı mahcubiyeti, sadece siyasetçilerin omuzlarına yüklenerek geçiştirilemez. Bu mesele, daha toplumsal boyutta ele alınarak, özeleştiri mekanizması işletilmeli.
Balkanların, BM'deki Filistin oylamasındaki tavrını, Balkan Savaşı'na katılmış bir kumandanın sonradan kaleme aldığı şu cümle oldukça iyi ifade ediyor: "Ey kutsal itaat, seni Balkanlarda ne çok aradım."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.