Abdullah Yıldız

Abdullah Yıldız

“Yarın” İçin Ne Hazırlıyoruz?

“Yarın” İçin Ne Hazırlıyoruz?

Allah Teâlâ, bir âyetinde iki kez tekrarladığı “ittegullâh: Allah’tan korkup-sakının / O’na karşı sorumluluğunuzu kuşanın” emrinin arasında ‘yarın için ne hazırladığınıza bakın’ ikazında bulunuyor:


“Siz ey imana ermiş olanlar! Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun; herkes yarın için ne hazırladığına baksın. Ve [bir kez daha:] Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun, çünkü Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.” (Haşr 59/18. “İttegullâh” emri Kur’ân’da 54 kez tekrarlanır. )

Âyetin bu çevirisini M.Esed’in Kur’ân Mesajı’ndan aktardık. Sözlükte ‘kuvvetli bir himayeye girerek korunmak, sakınmak, kendini muhafaza altına almak, bunun gereği olarak korkmak ve çekinmek’ demek olan “ittig┠terimine M.Esed, “Allah’a karşı sorumluluk bilincini kuşanmak” anlamını verir.

Âyet, Allah’a ve ahiret gününe iman edenlere: ‘Allah’a karşı sorumluluklarınızı kuşanın ve nifaktan, münafıklardan, küfürden, kâfirlerden, zulümden, zalimlerden ve şeytanın şeytanlıklarından sakınıp Allah’ın korumasına sığının da, her işinizde O’nun emir ve yasaklarını tutarak azabından korunun ve her nefis yarın için, yani kıyamet günü için ne hazırlamış, Allah’a ne takdim etmiş olduğuna baksın; hesap sorulmadan önce nefsini muhasebeye çekip kendi hesabına nazar etsin.’ diyor. Âyette Kıyamet Gününe “yarın” denilmesinin iki anlamı olduğu ifade edilmiştir: birincisi, yarının dünden yakın olması itibariyle kıyamet yarın olacakmış gibi düşünerek çalışmaya teşvik etmek; ikincisi de, Rahmân suresinde geçtiği üzere Allah katında zamanın, birisi sorumluluk zamanı olan dünya devri, diğeri de ceza ve ödül zamanı olan ahiret devri olmak üzere iki günden ibaret olduğuna işarettir ki, buna göre bugün dünya, yarın ahiret demektir. Bununla beraber âyet, insanın her gün korunmak için yarına faydalı olacak ne iş yaptığını düşünmesinin gerekli olduğunu da hatırlatmaktadır. “Allah’tan korkun!” cümlesi, dış anlamı itibariyle öncekini pekiştirmek için tekrar edilmiş gibi görünmekteyse de, önceki Allah sevgisiyle emirlerin, görevlerin yerine getirilmesi, sonraki ise Allah korkusuyla yasaklanan şeylerden, fenalıklardan sakınılması durumunu göstermesi itibarıyla farklılık arz eder. Yani Allah’tan korkun da kötülük yapmayın ve korunmazlık etmeyin. Çünkü Allah, her ne yaparsanız haberdardır, yarın ona göre ceza veya ödül verecektir (Elmalılı M.Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, Haşr/18).

Efendimiz (s), Medine’ye hicretten sonra kıldırdığı ilk Cuma namazı hutbesinde şöyle buyuruyor:

“Allah, sizin her birinizle tercümansız konuşacaktır. Kişi sağına bakacak, âhirete gönderdiklerinden başka bir şey göremeyecek; soluna bakacak, âhirete gönderdiklerinden başka bir şey göremeyecek; önüne bakacak, cehennemden başka bir şey göremeyecektir. O halde bir hurmanın yarısı ile de olsa kendinizi ateşten koruyun. Bunu da bulamayan güzel bir söz ile kendisini korusun.” (Buhari, Müslim)

Evet, bütün mesele, “ittik┠teriminin ifade ettiği anlamda, Allah’ın himayesine girerek cehennem ateşinden korunmaya çalışmak; bu amaçla yarım hurma veya bir güzel sözle de olsa sadaka ve iyilikte bulunmak suretiyle, “yarın” kadar yakın olan Hesap Günü için önden takdimeler gönderebilmektir. Bu bağlamda, ‘Din kardeşini güler yüzle karşılamak gibi (tabiî) bir iyiliği bile sakın küçük görme!’ (Müslim) diyen Efendimiz, şu hadislerinde yarın için gönderebileceğimiz bir dizi sadaka ve hayrı işaret buyurur:

“İnsanların her bir eklemi için her gün bir sadaka gerekir. İki kişi arasında adâletle hükmetmen sadakadır. Bineğine binmek isteyene yardım etmen yahut yükünü bineğine yüklemen sadakadır. Güzel söz sadakadır. Namaz için mescide giderken attığın her adım bir sadakadır. Gelip geçenlere eziyet veren şeyleri yoldan kaldırman da sadakadır.” (Buhari, Müslim)

“…Her tesbih (Sübhânallâh demek) sadaka, her hamd (Elhamdülillâh) sadaka, her tehlil (Lâ ilâhe illlallâh) sadaka, her tekbir (Allahu ekber demek) sadakadır. İyiliği emretmek sadakadır, kötülükten sakındırmak sadakadır. Kulun kuşluk vakti kılacağı iki rekât namaz ise tüm bunları karşılar.” (Müslim)

“…Kardeşine karşı izhar edeceğin tebessümün bir sadakadır. Emr-i bi’l-mâ’rufun ve nehy-i ani’l-münkerin sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yolu göstermen sadakadır; gözü görmeyen kimse için görüvermen (yardımcı olman) sadakadır; yoldan taş, diken, kemik (gibi şeyleri) kaldırıp atman sadakadır; kovandan kardeşinin kovasına su boşaltman, sadakadır.” (Tirmizi)

Benzer bir hadis-i şerifte Efendimiz (s), bir kişinin eşi ile birlikte olmasının ve sofrada eşinin ağzına verdiği lokmanın bile bir sadaka olduğunu bildirmiştir ki, aile kurumunun hızla sarsıldığı ve çökmeye başladığı çağımızda “Müslüman” ailenin yeniden inşasında bu tavsiyeler daha bir önem kazanmıştır.

Şimdi, bu hadislerde “sadaka” olarak sayılan bu küçük ama hayati hayırları hayata taşıdığımızda, büyük bir bereket ikliminin ortaya çıkacağından ve bu bereket ikliminin biz müminleri, hem modern dünya cehenneminden hem de -inşallah- ebedi cehennem ateşinden kurtaracağından emin olabiliriz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Abdullah Yıldız Arşivi