Cemal Nar

Cemal Nar

Hakkı Tavsiye Terkedilemez 2

Hakkı Tavsiye Terkedilemez 2

“Allah insanı yarattı ve ona beyanı öğretti.”(Rahman3-4)

"Beyan" kelimesinin anlamı, insanın kendi maksadını açıklayabilmesi demektir. İnsanları hayvanlardan ayıran en önemli özelliklerden birisi de hiç şüphesiz konuşmak ve açıklama kabiliyetidir. Bu ve benzeri özellikleriyle insan diğer varlıklardan üstündür. Çünkü konuşmak ve beyan etmek demek, aynı zamanda akıl, şuur, idrak, kavrama gibi yeteneklere sahip olmak demektir. Bunlarsız konuşmak mümkün değildir.

Evet, insan konuşarak meramını ifade eder. Bu ifade edişin edep ve nezaketle beraber maksada uygun olması da gerekir. Bunda din ve ahlakla beraber ilim ve tecrübenin çok büyük önemi vardır. Bu yüzden eskiler “üslubu beyan, aynıyla insan” derlerdi. Konuşurken yalan, dolan, iftira vs. elbette çirkindir. Söylenen sözün doğru, anlaşılır ve hikmetli olması gerekir.

Bu yüzden bir sözün ne ifade ettiği kadar söyleyen de, söylenen de, zaman ve zemin de, şartlar ve imkanlar da, gözlenen amaç da hesap edilmelidir. Eskiler, "likülli mekanin mekal” derlerdi. Yani “söz ortamına göredir” diye çevirebiliriz.

Bir de “her söz doğru olmalı, ama her doğru her yerde söylenmez” diye de bir kaide vardır. Bu gibi haller içindir herhalde ki Sevgili Peygamberimiz (sav) “Kim Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsa, ya hayır söylesin, ya sussun” (Buhari, Müslim) buyurmuşlardır.

İnsanı zor zamanlarda yalandan kurtaracak iki manalı veya tevile uygun kelimeler veya bazı tarizler de olabilir. Ama bir söz açıktan söylenirse, insan sorumluluğuna katlanmalıdır.

Şimdi bu bilgilerin ışığında bir adamın susmasını anlarız. İki veya daha çok manaya tevil edilebilecek sözleri de anlarız. Ama sağa sola çekilebilmekten öte, doğrudan masumları hedef alan yanlış ve batıl sözleri ise, sevdiklerimiz söyledi diye savunacak değiliz. Atalar, “zırva tevil götürmez” demişlerdir. Dostun acı sözü anlayan için çok kıymetlidir. Kızacak yerde faydalıysa alınmalı ve yaraya merhem diye sürülmelidir. Değilse de sebebi izah edilmelidir.

Bütün bunları dikkate aldığımızda Sayın Dinçer’in, şu sözlerini de çok sakat ve sakıncalı buluyoruz. Lütfen üstünde bir kere daha düşünülsün deriz:

Kuran dersine türbanla giren bir öğrencinin diğer derslerde de türbanı takmak istemesi durumunda nasıl bir tutum sergileneceğinin sorulması üzerine, “Herkes yönetmelik hükümlerine uyacak. Çocukların aklından öyle şeyler geçmez. Büyük adamların aklından geçer. Öyle bir sorun yaşanamaz çünkü yönetmelikte açık hükümler var” denmiş.

Bu ne demek şimdi?

Bu, bizim “aynı zamanda bir iman sorunudur” dediğimiz tesettür yasağını içtenlikle desteklemek değil midir? Halk iradesine karşı yapılmış bu saygısızlığı şiddetle kınıyorum!

Sonra çocukların aklından geçmeyenlerin büyüklerin aklından geçmesi ayıp mı, günah mı, vebal mi?

Daha açık sorayım, benim çocuğumun dinine diyanetine bağlı yaşamasını istemem, bunun için çocuğumu eğitip terbiye etmem ve yönlendirmem, hakkım değil midir? Bunun sizce efelenmeyi iş’ar eden bir dille kınanacak nesi var?

Unutmayın Sayın Bakan, çocuk önce ana babanındır ve çocuktan öncelikle ebeveyni sorumludur. Çocuk hakları evrensel beyannamesi de bunu söyler.

Sayın Bakan, lütfen velilere saygılı olunuz. Çocuk sizden ve devletten önce veliler olarak bizim çocuğumuzdur ve onun dininden de, terbiyesinden de, eğitiminden de biz sorumluyuz. Siz de bizim çocuğumuza bizim istediğimiz bilgi ve eğitimi vermek zorundasınız.

“Bunun bir zamanlaması vardır. Vakti gelmeden konuşma fayda yerine zarar getirir. Zaman ve zemin şartlarını değerlendirmek bize aittir. Şimdilik bunu konuşmayalım” gibi sözleri anlarım ve saygıyla karşılarım. Hatta sükutu da anlarım. Ama “gücümüz var fakat biz bunu istemiyoruz, yapmayacağız” gibi sözleri asla kabullenemem.

Ben burada sözü yine Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a yöneltiyorum: bu millet ve bu ümmet sizden çok şey bekliyor. Bu yüzden bu tür zihin bulandırıcı sözlerden partiniz ve kabineniz uzak durmalıdır. Durduk yerde itibar kaybetmenin alemi nedir?

Açık söylüyorum: Ak Parti veya bir başkası, bugün veya yarın herhangi bir iktidar, İslam’ın önündeki engelleri kaldırmayacaksa, dahası herkese hürriyet verip de Müslümanları mahrum edecekse, bizim onlara şu soruyu sormak hakkımızdır:

“Öyleyse sizin, İslam’ı her alanda yasaklayan ve onu her haktan mahrum eden CHP’den farkınız nedir?”

Biz bu iktidardan çok iyilik gördük, daha çok iyilikler görmeyi de bekliyoruz. Onu, CHP’den farksız olmakla itham gibi bir nankörlükten haya ederiz. Bu nimetleri bunlar eliyle gönderen Allah Teâlâ’ya hamd-ü senalar olsun. Ancak bu ülke öyle fitne, fesat ve belaların içine atılmış ki, hak ve hakikat adına daha yapılacak çok işler var. Gönlümüz bunların onları da yapmalarını istiyor. Bu yüzden böyle gereksiz yere yıpranmalarını istemiyoruz.

Hiç kimse bize “öyleyse siz de tenkit yazıları yazmayınız” demesin. Bizim de “İyiliği emretme, kötülükten sakındırma” gibi temel bir ilkemiz ve ilahî bir vazifemiz vardır. Bunu yapmazsak, o zaman da biz vebal altında kalır ve yıpranırız.

Herkes iyi bilmelidir ki ilim ve fikir adamlarının yanlışı, iktidarların yanlışından az tehlikeli değildir.


Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi