Nâbi sempozyumu ve urfa
UNESCO, 2012 yılını Nâbi ve Itri yılı kabul etmişti. Itri ile ilgili çok az şey yapıldı. Nâbi ile ilgili de çok az faaliyet gerçekleştirildi ne yazık ki…
Yılın en son Nâbi toplantısı, 7-8 Aralık günlerinde Şanlıurfa’da gerçekleştirildi. Prof. Dr. Ali Bakkal hocanın üstün gayretleri ve büyük fedakârlıklarıyla gerçekleşen sempozyumda 27 tebliğ sunuldu. Nâbi’nin değişik yönlerinin ele alındığı toplantıya, Türkiye’nin değişik üniversitelerinden bilim adamları, hazırladıkları tebliğlerini sunup tartıştılar.
Toplantıda, Harran Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünün dışlanmış olması bizleri üzdü. Bunu başından belirtelim. Fakat dışlanmış olmalarına rağmen sevgili Ekrem ve arkadaşlar devamlı bizlerle idi.
Sempozyum’u Şanlıurfa Valiliği ve Belediye Başkanlığı, Harran Üniversitesi Rektörlüğü organize etmiş ama en büyük desteği Atatürk Kültür Merkezi vermiş. Bu münâsebetle 2 gün boyunca bizlerle olan Kurum Başkanı sayın Ali Karaçalı başta olmak üzere, tüm ekibine müteşekkiriz. Onların maddi desteği olmasaydı, bu sempozyum gerçekleşmezdi.
Sempozyumda ben, Nâbi’nin, didaktisizm tuzağına düşmeden, hikmeti lirizm seviyesine yükseltmesini ve bunda, şâirin zekâ ve keşif gücünün önemli rolü olduğunu işledim. Zekâ taşmasının sonucu gerçekleşen ironik anlatım örnekleri de verdim.
Hocam Prof. Dr. Mine Mengi (Daha önce Nâbi’nin hikemi şiiri üzerine bir kitap da neşretmişti.) Nâbi şiirinde dikkat çeken bazı ayrıntılara parmak bastı ve ondaki “şiir dışılık”a dikkat çekti ve mesela benim de dikkatimi çekip Nâbi Divanında aylını çizdiğim “mangır kuşu” deyiminin ne demeye geldiğini sordu. Bu deyimi henüz kimsenin bilmediği ortaya çıktı.
Sevgili Mahmut Kaplan, arşiv kataloğunda 1200 tane Nâbi evrakının kayıtlı olduğunu görünce ne kadar sevindiğini ama bunların hemen hepsinin “Nâib” kelimesinin yanlış okunmasından kaynaklanan bir “yanlış heyecan” olduğunu söylemesi, trajikomik durumumuzun bir ifadesiydi. Ama gene de sevgili Mahmut “8 kuruşluk” bir Nâbi vesikası sunarak, şairlerle ilgili arşiv belgelerine dikkat çekmiş oldu.
Muhammed Nur Doğan, Şeyh Galib’in Nabi ve ünlü eseri Hayriyye’ye olan eleştirisini ele aldı. Halil Çeltik ve Yaşar Aydemir, Nâbi’nin şiir mecmualarına yansıyan şiirlerini ele alarak “Nâbi hinterlandı”na katkıda bulundular. (Sevgili Yaşar, o kadar rakam verip o rakamların bende “koyun sayısına dönüşmesine yol açmasaydı daha iyi olacaktı.)O. F. Sertkaya hocamız da, Nâbi’ye yazılan Çağatayca nazireler üzerinde durdu.
Bazı tebliğlerin yeteri kadar analitik olmamasına rağmen, sempozyumda, “Nâbi üzerinden kültürü yeniden üretmek” anlayışının bir örneğinin sergilenmesi, yerinde oldu.
Keşke, Nâbi sempzyumlarını daha da daraltıp “tematik sempozyumlar” şeklinde gerçekleştirebilsek. Mesela, bir sempozyumda, sadece Fetihnâme-i Kamaniçe’yi ele alsak ve onun ıcığını-cıcığını çıkarsak. Bu konudaki organizasyonu da, bu kitabı yayına hazırlayan Doç. Dr. Şerife Yalçınkaya (Ege Üniversitesi) ile Harran Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü birlikte ve Urfa’da (Tabii ki uygun bir mevsimde.) gerçekleştirseler. (Urfa’dan, uygun bir mevsimde, bir sempozyum alacağımız olduğunu da söyledim haaa!...)
VE URFA….
Bu peygamberler şehrine ilk defa gittim. Çok merak ettiğim şehirlerden biridir Urfa. Mevsim şartları hevesimi kursağımda bıraktı. İyi bir yağmur vardı çünkü.
Tabii, mevsimin her şeye engel olma imkânı yok… Urfa’ya gelince Balıklı Göl ve bazı mekânların ziyaretinden sonra, “Sıra Gece”siz akşam geçmez.
Balıklı Göl’ün yanındaki Çardak’ta güzel bir sıra gecesi hazırlamışlar. Sinan Çoban başkanlığındaki Çoban saz grubu, güzel bir Sıra gecesi yaşattılar. (Tabii, bir ara efeliğimiz tuttu ve Harmandalı da oynayıveedik gaari. Ardından bi de “Fincanın etrafı yeşil” türküsü tutturduk.)
Urfa’daki lokanta-konaklar baya baya büyük. Damak zevki her yerde belli oluyor. Ayrıca her konakta birkaç tane salon var ve her salonda ayrı ayrı gruplar sıra gecesi yapıyorlar. Urfalılar yemek yemeyi ve eğlenmeyi seviyor. Tabii bu eğlence, çoğu zaman basit bir eğlence mesabesinde kalmayıp bir irfan sofrasına dönüşüyor ve aynı zamanda, kültürün aktarılmasına da vesile oluyor. Pek çok Urfalı, bu irfan sofralarında pişiyor; Nâbi ve Fuzuli’nin şiir dünyasına giriyor arkadaş.
***
Urfa’da büyük şehir havası var. Bazı yerler şantiye gibi. Başkan Fakıbaba maşallah boş durmuyor. Urfa’da Oxford yok ama dünyanın belli başlı İngilizce öğretim merkezlerinin şubesi var artık. Yakında Urfa, bir dünya şehri olur. Gidiş onu gösteriyor. 5-10 yıl içinde Urfa büyük bir atak yaparsa kimse şaşmasın.
***
Urfa göklerini, akşamın ilk karanlığında sığırcıklar dolduruyor… Cıvıl cıvıl... Hafif karanlık içince, bir oraya bir buraya dağıla toplana, gökyüzünde ebrular çiziyor sığırcıklar…
***
Rahmeti bol günlerde, bizleri Nâbi şiirleri ve Halil İbrahim bereketi ile ağırlayan sempozyum düzenleyicilerine ve hiç kırılganlık göstermeden bizlerle olan sevgili Ekrem, sevgili Kaplan ve sevgili Levent’e; ayrıca sevgili Celil hocam ve sevgili Eyüp Azlal’a teşekkür ederiz. Biz bunu saymayız; gene geliriz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.