TBMMde Şeref Özlemi
BDP’li Hasip Kaplan, alenen, herkesin gözünün içine baka baka benim mehmedime, sadece bir tırnağının ucuna Mezopotamya dedikleri bölgenin tamamını değişmeyeceğim aslan kardeşime “şerefsiz” dedi.. “…Yürekli, şerefli bir asker arıyorum orduda. Roboski katliamının emrini hangi siyasi verdi, söz veriyoruz, Şırnaklılar olarak Uludereliler olarak komutanı da pilotu da affedeceğiz…”
BENİM KADAR ÜZÜLDÜN MÜ HASİP BEY?
İlk refleksi söyleyeyim. Uludere’deki insanların ölümü herkesi derinden yaraladı. Ölenlerin kaçakçılık maksadıyla sınırı yasadışı yollardan geçmiş olmalarına bakılmaksızın. Ölenlerin terör örgütü ile bağı-bağlantısı değerlendirilmeksizin.. Ölenlerin kazandıkları paralardan örgüte yardım yapıp yapmadıkları önemsenmeksizin üzüldük hepimiz. Üzüldük ya hu.. Ağladık günlerce.. Hasip Bey benim kadar üzüldüyse insan değilim.. Diğer yandan, parkta çekirdek çitlerken vurulmadı ya bu insanlar.. Kaçakçılık yaparken, insansız bölgeyi ihlal ederken, olmamaları gereken yerdeyken vuruldular.. Yine de üzüldük be.. Giden hiçbir canın arkasından tef çalıp türkü söylemeyiz biz..
BDP – PKK NE YAPTI?
Ama Devlet, Uludere’de yaşananlar için yapılması gereken ne varsa yapmadı mı?.. BDP, Uludere’yi ilk günden beri tepe tepe kullanırken, o insanlara, o acılı ailelere sadece devlet sahip çıkmadı mı? PKK’dan, o dev uluslararası Holding’ten bir kuruşluk katkı geldi mi o ailelere?.. Hasip Kaplan, “bizim insanımızdı bu ölenler. Aileleri bize emanettir. Nafakaları da artık bizdendir” dedi mi?. Şimdi şeref polemiği yapıyorlar.
ŞEREF ÖZLEMİ
İnsan kendinde olmayanı ister.. Malik değilse bir büyük villa özler mesela insan. Ya da üstü açık bir otomobil.. Yoksa, “yok” diye feryat eder.. Akıl ister mesela kimi.. E yoktur, “var mı?” diye sorar elbet.. Sağlık ister, sıhhat ister.. Tez zamanda.. Hasip Kaplan’ın şeref özlemini de böyle değerlendirmek gerekiyor..
BAKAN’IN ŞEREF GAFI
Sözünü ettiğimiz milletvekili, ordumuzun güzide mehmedine “şerefsiz” dedi.. Özür dilerim. Nakletmekten üzüntü duyarım ama durum bu.. Fakat gazeteleri bir açtım şöyle bir başlıkla karşılaştım; “Savunma Bakanı’ndan şeref gafı”.. Aklım durdu.. Beynim durdu. Alenen askere şerefsiz demiş birine karşı yapılmış savunma, ancak bu kadar çıkarılırdı rayından.. İşin özü şu; Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Kaplan’ın, “Şerefli asker arıyorum” sözlerine cevap olarak, “TSK’da görevli personelin şeref ve haysiyetini sorgulamak kimsenin haddi değildir. Kahraman ordumuzda görev yapan her subayımız şerefli ve onurludur, görevinde kaldığı sürece” demiş. Bunu bazı maksatlı yayın organları; “Yılmaz’ın emekli olan ya da tutuklu olan askerleri dışarıda bırakarak bu sözleri sarf etmesi büyük bir gaf olarak nitelendirildi” diye yorumlamışlar...
GÖREVDEN ÇIKMAYI AÇIKLAYALIM
“Görevinde kaldığı sürece” demek, emekli olmadan önceki dönem mi demek, a dümtek?.. ‘Görevinde kalmak’ demek, devletin ona verdiği yetkiyi ve sorumluluğu kurallar, yasalar ve emirler doğrultusunda, görev tanımı içinde kullanmak demektir.. Kendi başına seminerler, planlar, hesaplar kitaplar peşinde koşmamak demektir.. Görevinde kalmak, sokakta masum savunmasız çocukları, hedef gözeterek, bilerek kasten öldürmemek demektir. Görevinde kalmak sınırdışına kaçak yollarla çıkıp, eşek sırtında ticaret yapanlarla ortak iş tutmamak demektir. Görevinde kaldığı sürece şerefli olan mehmetçiğin, görev sınırlarını aştıktan sonra zaten nasıl hızla ‘Mehmet Ağa’ olduğunu hesap hareketlerine bakarak da anlıyoruz.. 12 Eylül paşalarının hesaplarını çıkaran Masak, bir de güneydoğuda sınırda görev yapan karakol ve bölük komutanlarının (üsteğmen, yüzbaşı, binbaşı seviyesinde) mallarını-mülklerini bir dökse de ne olup bittiğini bir görsek. Kalın sağlıcakla.