Hasan Aksay

Hasan Aksay

Siyasi sistemde temel gerekler

Siyasi sistemde temel gerekler

Geçen yazımızda, “Dokunulmazlık, Başkanlık ve Türkiye Şartları” demiş duruma ve son asırların egemen gücü Batı’nın, devlet çarkını ahlaki temelinden koparıp çıkar üzerine inşa ettiğine, çıkar kaygısıyla İslamofobi hastalığına yakalanıp İslam’a ve Türkiye’ye karşı fitne ürettiğine işaretle, bize düşen sorumluluğa gelmiştik.


Siyasi sistemimizdeki yenilenme, her şeyden önce, muhalefet anlayış ve davranışını müspete değiştirecek parti yapılanmasından, başkanlık ve dokunulmazlığa kadar hepsi bir bütün olarak ele alınmalıdır.

Uygulanmakta olan her sistemin artıları olduğu gibi eksileri de vardır. Yeni bir sistem için, yanlışlığı kesin tek husus başkasının sistemini kopyalamaktır. Batı’yı peşin hüküm haline getirerek, onun materyalist kriterlerine, “Evrensel değerler” deyip taklit ucuzculuğunun çıkar yol olmadığı denenmiş bir gerçektir.

Milletlerin bilgi ve tecrübesinden yararlanırken, çağa ve bize yabancı unsurlardan ayıklayarak tarihi ve ahlaki değerlerimizle yeniden inşa etmeliyiz. Kopya kanun ve sistemlerle müstakil devlet olunmaz. Teşvikine rağmen bir il nüfusu kadar göçmen getiremeyen İsrail dahi, kendine göre sistem kurmuştur.

Çağın ulaşım-iletişim, bilgi yaygınlığı, halk iradesinin seçimle iktidarını mümkün kılmıştır. Siyasetin adil olabilmesi, imkanların, toplum, sistem ve yönetim tarafından ahlak ve vicdanla kullanılmasıyla mümkündür. Ahlaksız insan, insansız adalet olmaz. Çıkarcılığın ahlakı yoktur. Ahlaki bir değeri yoksa adına, “Demokratik, Halkçı” dense ne değişir? Adı mahkeme olduğu halde AİHM adil mi?

Ferdin ahlak sağlığının, ilk şartı toplumun ahlak sağlığıdır. Şehrin hava kirliliğini, veba hastalığını kaldırmadan sağlık sorunu, ahlaksızlığı engellemeden ruh ve toplum sorunları çözülmez. Ahlaksızlık, “Birey özgürlüğü” diye korunursa, toplum korumasız kalır. “Hayat artık behimidir. Hayır ondan da alçaktır”.

Osmanlı, değerler olarak geri kalmadı. Sistem geri kalınca, sistem yerine emek istemeyen Batı’nın bulaşıcı ruh hastalıklarına yakalandı. Batağa düştü. Oysa Batı, İslam karşısında yetersiz kalınca, O’na ters ahlakla korunmak için batağa düşmüş, Fransa ihtilali ile de, “İnançsızlığı, inanç özgürlüğü” diye dünyaya dayatmıştı. Bu çıkmazda, sömürerek sona geldi. Şimdi Lut kavmi yolu ikinci defa bitiyor.

Kanuni devrinde 15 yıl İstanbul’da kalan İngiltere elçisi, (Serdengeçti yayınları, “Bir Sefirin Hatıraları”) “Bir yılda zabıtaya 12 olay intikal etti. 9’u karakolda halloldu. Mahkemeye üç dava kaldı” diyor. Hırsızlıktan 119 kere yakalanıp hapse giren hırsız. Geçen ay çıkmış. 120. defa yine suçüstü. DSP eski milletvekili Recai Birgün, şahitlik yapmak istiyor, “Hükümetin işine yarar” diye engelleniyor. Her şey, “ahlak olmazsa insanlık ölür!” diye feryat ediyor. Ahlak olmazsa, devlet dahi Beşşar Esat’laşır, hıyanet ve fitne üretir. Bir anda bankaların içi boşalır. Borç milletin sırtına yüklenir.

Halkın siyasi katılımını sağlayan adil siyasi yapı, ahlaksızları rahatsız etse de ahlak esas alınmalıdır. Siyasi sistem, canlı organizma gibi bütündür. Baştan sona tutarlı bir inşa ister. Ahlak saf dışı edildiği yer boş kalmaz. Ahlaksızlık, iftira ve hıyanet işgal eder. Zaten ahlakı, insan fıtratından söküp atan, ahlaksızlık hastalığının toplumda salgınlaşmasıdır. Kennedy sokakta öldürülür. Okul kitabındaki şiiri okuyan siyasi saf dışı edilir. Ahlaksızlık özgürlüğünden millete, zulümden başka bir pay yoktur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Aksay Arşivi