İnsanı da, insanlığı da yutan düşman
Hem insanı hem de insanlığı yutan büyük bir düşmanla karşı karşıyayız, ama tehlikenin farkında değiliz. Bu düşman farklı şekillerde yorumlansa da temelde parayı, maddî kazancı öne alan ve başkasını yutmakla beslenen bir anlayış.
On sekizinci yüzyılın ortasında, sonra ortaya çıkan ve dünyayı kasıp kavuran Kapitalizmden bahsediyoruz.
Bu anlayış neticesinde maaşla geçinenler, orta halli esnaf ve fakirler hep zarar görmüş. Para kimde ise hak da ona geçmiş, maalesef.
Bugünkü tablo, bu anlayışın sınıra geldiğini ya da duvara tosladığını anlatıyor. Tabiî ki asıl maksat, insanların ve insanlığın huzur ve mutluluğu ise... Yok, Azınlık olan zenginler rahat etsin, çoğunluk ölürse ölsün deniyorsa o başka mesele. Bu anlayışın insanlığı getirdiği noktayı özetleyen eski milletvekili, Uluslararası İşbirliği Platformu (UİP) İstişare Kurulu Başkanı Ali Coşkun şöyle anlatmış: Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 50si günde 2 dolar ile 1 milyar kişi de günde 1 dolar gelirle yaşama savaşı veriyor!
Dünyanın yıllık gayri safi hasılasının yaklaşık 70 trilyon dolar olduğunu, bunun yüzde 60ının gelişmiş ülkelerden oluştuğunu hatırlatan Coşkun, En zengin yüzde 10luk nüfus, küresel servetin yüzde 85ini, geri kalan yüzde 90 nüfus ise servetin yüzde 15ini paylaşıyor. Dünyada çeşitli bölgelerde süregelen malî krizleri, sıcak çatışmaları daha adil bir gelir dağılımına ulaşmayı, çevre ve enerji güvenliğini, insanlığı tehdit eden, dini, dili, milliyeti olmayan terörü hiçbir ülkenin tek başına çözme şansına sahip olmadığı gerçeğinden hareket ederek gecikmeden sorunlara müşterek çözüm bulmak zorundayız şeklinde konuşmuş. (AA, 13 Aralık 2012)
Başka zamanlarda, başka uzmanların da dikkat çekmeye çalıştığı bu tablo karşısında hiç bir şey olmuyormuş gibi davranılabilir mi? Bütün dünyayı, insanı ve insanlığı öldürmekle eşdeğer olan bu tabloya insanî açıdan itiraz edilmesi gerekmez mi? Bunun için de en evvel, bu tabloya sebep olan anlayışın sorgulanması ve kapı dışarı edilmesi icap etmez mi?
Polonyanın eski Cumhurbaşkanı Lech Walesanın daha önce hatırlattığımız kapitalizm yorumunu yeniden hatırlamakta fayda var. Siyaset hayatı öncesinde işçi lideri olarak meşhur olan Walesa şöyle demişti: Kapitalizmi düzeltmemiz gerek, çünkü adaletsiz bir sistem söz konusu. Kalkınmış toplumlar böyle kötü bir kapitalizme izin vermez. (...) Bir kişinin 1 milyon doları varken, diğerinin sadece 1 doları var. (...) 21. yüzyılda bu denge tekrar sağlanmalı, aksi takdirde yine devrimler olacaktır. Kapitalistler ya bunu anlayıp biraz daha adil bir ortam sağlayacaklar ya da yıkıma uğrayacaklar. (Radikal, 25 Kasım 2012)
Bu anlayışın sona ermesi hepimizin meselesi, çünkü zararı hepimize dokunuyor. Bunun için her şeyin parada ve maddî imkânlarda olmadığı, insaniyet ve insanlık için önce maneviyat lâzım olduğunu bilmeli ve bildirmeliyiz. Biri yer, biri bakar tablosunu mutlaka değiştirmek mecburiyetindeyiz. Oysa insanlığın sahip olduğu imkânlar adil bir şekilde paylaşılsa kavgaya ihtiyaç kalmaz. Savaşların temelinde de Ben tok olayım, başkası açlıktan ölürse ölsün bana ne! anlayışı yok mu? Hayır, hepimiz tok olalım, kimse aç kalmasın. Dünya nimetleri hepimize yeter.
İmkânların adil paylaşımı için zengin İslâm ülkelerine de çok fazla iş düşüyor. Bir yanda Dubai, bir yanda Somali görüntüsü Müminler ancak kardeştirler kaidesine ters düşmez mi? Niçin Dubaidekiler bin dolar, Somalidekiler bir dolarlık hayat yaşasın? Belki de Somalidekiler Dubaidekilerden daha fazla emek sarf ediyor?
İnsanı, insaniyeti ve dolayısıyla insanlığı yutan bu anlayış, kıyametin erkence kopmasına sebep olmadan aklımızı başımıza alalım ve gelir dağılımındaki adaletsizliğe son verelim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.