Arnavutlukun ABD ve İsrail aşkı
Filistinin üye olmayan gözlemci devlet statüsüne kavuştuğu BM oylamasına dair değerlendirmelerde en çok konuşulan konu, Bosna-Hersekin çekimser kalması oldu. Nerdeyse, Filistinin elde ettiği bu zafer bile ikinci planda kaldı. Bunun en önemli sebebi, her güne bir dua gibi, bir şekilde Türk basınında kendine yer bulan Bosna-Hersek hakkındaki bilgilerin cilalanmış ve besin değerinin sıfır olması idi.
Olanda hayır vardır derler. Etnik ve dini yapısı, bu ülkede yaşayan Sırp ve Hırvatların durumu ve tutumu göz önünde bulundurulamadan, sadece Müslüman Boşnaklardan oluştuğu zannedilen bu ülke hakkındaki tartışmalar, aslında Bosna-Hersek gerçeğinin az da olsa anlaşılmasına vesile oldu.
Halkının ekseriyeti Müslüman olmasına rağmen, BMdeki oylamada çekimser kalan bir diğer ülke de Arnavutluk. Ancak, garip bir şekilde, oylama sonrası hiçbir değerlendirmede bu ülkenin tavrından bahsedilmedi.
Arnavutluk, oylamadan kısa süre öncesine kadar, ABD ve İsrail gibi hayır eğilimindeydi. Diplomatik bazı girişimler neticesinde Arnavutlukun oyu ancak çekimser hale dönüştürülebildi.
Önceki yıllarda düzenlenen uluslararası toplantılarda Filistine destek veren Arnavutlukun bu tavrı, Başbakan Erdoğanı da şaşırtmış. Öyle ki, kendisi de Türkiyenin destekleriyle, 1 Nisan 2009da NATO üyesi olan Arnavutlukun tutumundan duyduğu rahatsızlığı, telefonla görüştüğü Arnavutluk Başbakanı Sali Berişaya iletmiş. Erdoğan, Berişaya Filistinin haklı davasında sürekli yanındaydınız. Bu değişikliği anlamamız mümkün değil. Türkiye olarak size verdiğimiz destekleri unutmayın diye sitem etmiş.
Başbakan Erdoğan, hazır sitem ederken, keşke Balkan danışmanlarıyla da devam etseydi. Hatta, keşke kendisine bu tür sitem dolu konuşmalar yaptıran danışmanlarından ivedilikle kurtulsaydı. Belki o zaman Arnavutluk ve Kosovanın tam bir Amerika ve İsrail uydusu haline geldiği çok daha önce görülebilirdi.
Arnavutluk, tıpkı Kosova gibi, İsrail ve Amerikanın en sıcak karşılandığı ülkelerden bir tanesi. Arnavutluk ve İsrail uzun zamandır eğitim, bilim ve teknoloji, iletişim, sağlık, turizm, tarım ve enerji alanlarında işbirliği olanaklarını görüşüyorlar.
Geçtiğimiz yıl, İsrail, Makedonya ve Kosovadan yatırımcıların katılımıyla, Tiranda düzenlenen iş konferansına, son 17 yılda Arnavutluku ziyaret eden en üst düzey İsrailli sıfatıyla, İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman da katıldı. Başbakan Sali Berişa, 29 Haziran 2011 günü Liebermanla yaptığı görüşme esnasında, İsrailli yatırımcıların Arnavutluk hükümeti ve kurumlarından tam destek görecekleri güvencesini verdi.
İsrailli firmaların Arnavutluk ilgisi, kısa sürede netice verdi. Bugün Arnavutlukta, balıkçılık, enerji, hizmet ve diğer alanlarda iş yapan yirmiden fazla İsrailli şirket var.
Liebermanın ziyaretinden birkaç ay sonra Sali Berişa, Kudüs ve Tel Avivi ziyaret etti. 23 Kasım 2011 günü sona eren ziyarette İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres ve Başbakan Benjamin Netanyahu ile bir araya gelen Berişa, işgalci İsraile açık destek verdi. Berişa, Filistin Yönetiminin egemen devlet statüsü elde etme çabalarını, Filistinliler bunun doğru yol olmadığını anlamalılar sözleriyle eleştirdi.
Arnavutluk, aynı zamanda, tam bir Amerikan uydusu ve bundan hiç bir rahatsızlık duymuyor. Aksine bundan büyük bir memnuniyet duyuyorlar. Arnavutlar, Türkler de kim oluyor? Biz zaten Amerika ve Avrupa ile doğrudan görüşüyoruz demekten geri durmuyorlar.
Arnavutluk Başbakanı Sali Berişanın, BMdeki Filistin oylamasının ardından söylediği şu sözler, bu ülke üzerindeki ABD ve İsrail etkisinin açık bir göstergesi: Dünyanın en karmaşık ve en zor sorunlarından biri olan Filistin, ABDnin tutumu göz önünde bulundurulmadan çözülemeyecek.
Görüldüğü üzere, kırk yıl boyunca Amerikaya direnen Enver Hoxhanın Arnavutluku, artık ABD üssünden farksız. Arnavutlukta birçok dükkan, ABD bayrakları ve ABD Başkanlarının fotoğraflarına ev sahipliği yapıyor. Yirmi yıl evvel ABD Başkanlarının ismini anmayan Arnavutlar, bugün Amerikadan başka bir ülkenin adını anmıyorlar. ABD, Arnavutluk siyasetine öylesine doğrudan müdahale ediyor ki, Tiran Büyükelçiliğinin onayı olmadan hiçbir siyasi tavır sergilenemiyor. Hatta verilen mülakatların bile, ABD Büyükelçiliğinin onayına tabii olduğu söyleniyor.
Hal böyle iken, Türkiyenin de Arnavutluk politikasını gözden geçirmesi kaçınılmazdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.