Serdar Demirel

Serdar Demirel

Muhteşem Yüzyıl diyalogları

Muhteşem Yüzyıl diyalogları

Geçen Pazartesi günü Katar’dan Malezya’ya yolculuk ediyorum. Koltuk arkadaşım olarak nasibime Iraklı bir iş adamı düşmüş. Daha tanışır tanışmaz “Muhteşem Yüzyıl” dizisini soruyor, büyük bir iştahla. Diziyi hiç seyretmediğimi, ancak medyada hakkında yazılanlardan biraz haberdar olduğumu söyledim. Şaşkınlıkla beni dinliyor. Türkiye’nin en muhteşem eserine (!) kayıtsızlığımı yadırgıyor.



“Irak’ta bu dizi çok mu izleniyor?”, diye soruyorum. “Evet”, diyor. “Beğeniliyor mu?” soruma da cevap yine, “Evet” oluyor. Sanırım dizinin yayımlandığı bütün Arap ve komşu ülkelerde aynı soruyu sorsak ortalama aynı cevabı alırız.

Diziyi izlemediğimi ama hakkında medyada çıkan birçok lehte ve aleyhte yazıyı okuduğumu söylediğim için dizide geçen olayların Osmanlı tarihini ne kadar yansıttığını soruyor. Bana yönelttiği sorulardan dizide seyrettiği sahneleri, izlediği entrikaları önemli ölçüde Osmanlı’ya dair hakikatler olarak telakki ettiği açık. Osmanlı’nin aslında kendi tarihi olduğundan da azâde bir tavır sergileyerek.

Tam da burada, Başbakan Erdoğan’ın diziye yönelik eleştirisini eleştirenleri hatırlıyorum. “Bu bir sinema dizisidir, kurgudur. Seyredenler bunu bir tarih kitabı olarak görmez ve bir belgesel ciddiyetinde izlemez” meâlindeki itirazları.. Koca bir tarihi senaristlerin hayâl dünyasına emanet etmek basit bir sanatsal faaliyet gibi gösteriliyor. Kurgudaki ideolojik yaklaşım ve reyting endişeleri de tabi karşılanmalıymış.

Diziyi izlemesem de diziyi savunan yazarlardan okuduklarım öze dair bir fikir vermeye yetiyor. Hakikatleri çarpıtmadan, hayâl mahsülü senaryolar yazmadan dizi ilgi çekmez, tavrı sergileyenler ise meseleyi karikatürize etmekle meşguller.

Tarihî filmler çok pahalı, bu dizinin bütçesi de sınırlı olduğundan mecburen desiseler ve yatak sahneleri yoğun bir film yapılacak. Böylece maliyeti ucuz ama ilgi çekici bir dizi ortaya çıkacak!..

Dizide eleştiri konusu olan “çarpıtılan tarihî hadiseler”, “Hayır” dizi gerçekleri yansıtıyor” diye delillerle çürütülmüyor. Aksine yukarıda saydığım türden argümanlarla tahrif savunuluyor. İlber Ortaylı gibi konunun uzmanlarının diziye yönelttiği sert eleştiriler bile çok fazla birşey değiştirmiyor.

Geçen yaz Rusya’ya gitmiştim. Orada görüştüğümüz Türkiyeli esnaf ve öğretim görevlileri de bu dizinin Rusya’da beğeni ile izlendiğini söylemişlerdi. İmkânı olan dizi hayranlarının dizide anlatılanları ve kostümleri görmek üzere İstanbul’a geldiklerini anlatmışlardı. Dizi sebebiyle Rusların kendilerine çok iyi muamele etmeye başladıklarını söyleyerek kerhen diziye destek verdiklerini de bizimle paylaşmışlardı.

Bunları bize aktaranlar, tarihî gerçekleri çarpıtıyor diye diziyi eleştirseler de, Türkiye ve Osmanlı’yı Ruslara sevdirdiğini de söyleyerek bir paradoksa işaret ediyorlar. Bir anlamda Osmanlı tarihî hakikatler üzerinden değil, dizide kullanılan kostümler ve saraydaki desiseler zenginliği üzerinden sevdiriliyor. Bu trend böyle devam etsin arzusundaydılar.

Iraklı koltuk arkadaşımın diziye olan alakası ve diziden beslenen Osmanlı bilgisi bütün bunları bana düşündürüyor. Daha önceden de Kuveytli, Mısırlı, Cezayirli ve diğer Arap kardeşlerden Türk dizilerine dair birçok soruya muhatap olmuştum.

“Türkiye, dizilerde anlatıldığı gibi değil, hele Osmanlı hiç değil” savunması da Arap İslâmcılarına düşmüş durumda. Arap liberallerinin dizilerdeki anlatılan türden bir Türkiye’ye ise hiç itirazları yok, aksine işlerine de geliyor, aynen Türkiye’de olduğu gibi.

İslâm tarih tecrübesine yöneltilen eleştirilerin desteklenmesinin nedenlerini elbette gayet iyi anlıyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Serdar Demirel Arşivi