Serdar Arseven

Serdar Arseven

İyi yıllar!..

İyi yıllar!..

Yılbaşı kutladığımız filan yok, bu takvimi “mecburen” bir ölçü birimi olarak kullanıyoruz o kadar…

Miladi takvim “ölçü” birimiyse “muhasebe” işlerinde kullanılır…
Geçtiğimiz yıl neler yapıldığına bakılır ve önümüzdeki yıl neler yapılabileceği planlanır.

Bizim bir arkadaş var; kıt kanaat geçinen bir memur…
Buzdolabı, çamaşır makinesi, koltuk takımı filan derken hayli kredi kartı borcuna girmiş…
Kredi kartının “asgarisini” yatır yatır, bir gün patlamış sistem..
Yazı gelince, “banka” tarafı ile görüşmeler yapmış…
Borcunu takside bağlatmış…
Geçtiğimiz günlerde “Senin borçlar ne durumda?” diye sordum…
“Çevrilebilir durumda!” dedi…
Mübarek, sanki Ali Babacan!..

Borçların çevrilebilir duruma gelmesiyle övünme noktasına varmadan, “tedbirli” davranmakta fayda var.
Yani…
Neyi, niçin alıyorsun?..
Pahalı bir cep telefonuna niçin para ödüyorsun?..
Altında durumunu kurtaracak bir araba varken ya da öyle bir arabaya binmen gerekiyorken, niçin vaziyetine göre pahalı olan bir araba alıyorsun?..
Kılık kıyafete, lükse sefahate bunca para niye?..
Kimi kardeşlerimiz “Bırak ya ne lüksü sefahati, zor belâ geçinebiliyoruz!” diyecek…
Bu diyenlerin içinde de önemli oranda “sigara tüketicisi” olacak.
Yeni yılda sigaraya müthiş zam var, aslında şimdi de epeyce pahalı.
Günde bir, bir buçuk paket hesabıyla senede 5; otuz senede 150 bin lira duman olup gidiyor…
Yani, müsaade edin de 150 bin lirayı (80 bin dolar filan) rulo yapıp dumanından faydalanacak kadar zevkine düşkün adamın, “geçim sıkıntısı çekmediğini” söyleme hakkımız olsun!..

Çok tüketiyor ve az üretiyoruz…
Pakistan gibi üretip İsviçre gibi tüketmeye can mı dayanır?..

Eskilerden “okumuş olanları” dinleyin, “Hem okudum hem çalıştım” derler…
Şimdi okuyan çok, çalışan ender.
Gazi Üniversitesi İletişim öğrencilerinden bir grupla “kantin” muhabbeti yapıyorduk…
Kendilerine; “Gazetecilik buralarda öğrenilmez, sahada öğrenilir. Okurken çalışmak, bu arada ufak bir de harçlık edinmek isteyen varsa imkan hazırlamaya çalışırız” dedik…
Oralı olmadılar…
Dersleri varmış, okulu dört senede bitirmeleri şartmış, şu, bu!..
Gazeteciliğin “g”sinden anlamadıktan sonra, o diplomayı dört senede alsan ne, iki senede alsan ne!..
Çocuk biraz kafayı çalıştırıp bir gazeteye, televizyona, radyoya, internet sitesine kapak atsa, okul bitmeden işi hazır olacak…
Öyle yapmak yerine, önce okulu bitirmeyi, sonra da “iş başvuru formu” doldurmak için kapı kapı dolaşmayı hedefliyor genç!..
Demek ki, “gazeteci” yetiştirmek üzere kurulan bölüme “öylesine” girmiş; “Orayı tutturdum abi, naapiim” hesabı!..

Günlerden bir gün…
Bir başka gazetede…
Muhabir arkadaşlardan bir grup için imkan hazırladık…
“Yabancı dil öğrenmeleri” için son derece kaliteli bir hoca ayarladık…
Akşamları, ikişer saat kurs görecekler…
Parası da bizden!..
Çocuklar ne yapmış biliyor musunuz?..
Üç günde bir telefon edip, “Bu akşam Serdar buralarda değil, gelmesen de olur” demiş…
Hoca bir gün beni aradı;
“Bunların dil mil öğrenmeye niyetleri yok. Ben sizden aldığım paranın karşılığını veremem çünkü almak istemeyene vermek mümkün değil!” dedi…

Suç gençlikte değil, suçlu aradığımız da yok zaten…
Olanı biteni ortaya koyuyoruz; az çalışıp çok kazanmak isteyen bir yapı var karşımızda.
Hatta az çalışıp az kazanmaya da razı!..
Az kazanmaya razı ama az harcamaya razı değil…
Bu durumda da, “Yüklen kredi kartına!..”

Devir hesap devri…
Her devir öyledir aslında, ayak yorgan dengesini kaybettin mi muhtaç oldun gitti…

Daha çok kazançlı ve daha az masraflı…
Sağlıklı, mutlu bir yıl geçirin…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi