Yılbaşı Baykuşları
Şu aşamada ehli kitapla alakası olmayan Batı aleminin kutladığı “Miladi Yılbaşı” aslında Noel denilen bayramın bir parçasıdır…
İkisi iç içe…
Bu bayram, 24 Aralık’ta Noel arifesiyle başlar.
Ocak ayının 6. gününe kadar devam eder.
Doğuş Bayramı… Kutsal Doğuş… Milat Yortusu.
Onlar erdi muradına, bize ne oluyor?
Dün gece üzerine tüm kanalizasyonlar akıtılmış gibi şehirler, beldeler kirletildi. Günahların şarıltısı gürültüsü, nereden yıkıldığımızın yeniden hatırlatılması.
İçki, kumar, fuhuş, israf, kadın ticareti alabildiğine...
Su gibi paralar, su gibi rezaletler…
Lüks otel adını koydukları yerlerin bazılarında eğlencelerin mezesi 14 yaşlarındaki kız çocukları. Kara para, kara işler. Bu rezaletin bir geceliği 4000- 5000 TL…
Elbette ki bu değirmenin suyu nereden geliyor?
Domuz eti katkılı sucuklar mı?
Yoksa, yiyeceklerimize katkı maddesi olarak katılan, domuzun kemik ve derisinden mamul jelatin mi? Jöle mi?..
İhalelere fesat karıştırmak mı?..
Kadın ticareti mi?..
Uyuşturucu kaçakçılığı mı?..
İşte öylesi bir geceyi Diyanet’in yetkilileri “yeni yıl” diye kutluyor.
İçki, kumar haram ama yeni yılınız kutlu olsun. Bir nevi kilisede bayram namazı.
Bu ne perhiz bu ne turşu!
“Bu yılbaşı bizim için sadece resmidir, dayatmadır, değilse Müslüman’ın yılbaşı Hicridir. Allah Resulü’nün(sav) Mekke’den Medine’ye hicretidir” diyemiyorlar…
“Bir yaşına daha bastık” mantığı.
Sanki Müslüman hanımlar hep yılbaşında doğuruyorlar!
Cemaat soramıyor tabi, “vaazda efendi içimizde yılbaşında doğan kaç kişi var?”
Diyanet Miladı Yılbaşını muhasebe günü olarak görüyor ve de hatip elindeki resmi belgeden öyle okuyor.“Bu gece gidin geçmiş yılın muhasebesini yapın.”
Neden bu gece yapacakmışız?
Diğer gecelere ne oldu?..
Şüphesiz Diyanet camiası içersinde çok değerlileri de var, ama onların sesi çıkmıyor.
Hele de bundan önceki yönetim daha da bir başkaydı.
Gittiler, yenisi geldi…
Yenisinden yeni şeyler bekliyor bu millet.
Neden Allah Resulü’nün Mekke’den Medine’ye hicret ettiği o mahzun yılbaşı değil de, ille de Miladi? Allah Resulü ile onun sahabesi o kadar ağır çileleri boşuna mı çekti?
Hep gider Onun düşüncelere çekildiği o mübarek Hira dağını izleriz, Uhud’u, Bedir’i ziyaret ederiz, en katmerli kafirlerin mesken kurduğu Mekke’de geceleriz, söz veririz.
Söz veririz de, değişen bir şey mi oluyor?.. Döner gene gavurun bayramını kutlarız.
Neden doğruları söylemiyoruz…
Vaazlara bakıyorum aynı telden, kısır bir döngü içerisinde suya sabuna dokunmadan anlatmaya devam. Çevir kazım yanmasın, cemaat uyanmasın!..
Oldum olası bu kürsüler Cuma namazını yarım kılanları bile ikaz etmez.
Sıra para toplamaya geldi mi ne ayetler, ne hadisler…
Elbette ki Müslüman’a hac farz, umre sünnet ama anlatılış biçimi diğer farzlar yanında oldukça orantısız. Bu dinin cihadı hiç yok mu?
Açılan saçılan Müslüman ailelere bir çift söz…
Ya da yüz karası günler, düğünler…
…
O zaman sözü Namık Kemal’in bir beyti ile bağlayalım.
Edepsizlikte tekleriz/ kimi görsek etekleriz, haktan da yardım bekleriz/ ne utanmaz köpekleriz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.