Asım Yenihaber

Asım Yenihaber

İki “başbuğ”dan ne çıkar?

İki “başbuğ”dan ne çıkar?

“Başbuğ”un “başkomutan” demeye geldiğini bilmeyen yoktur herhalde… Bu hesapça, kanunen ve Anayasa’ya göre, Türkiye’nin başbuğu cumhurbaşkanıdır. Kanunen öyledir ama, meslekî olarak fiili başbuğlar Genelkurmay başkanlarıdır.


Genelkurmay başkanları gerçekten “başbuğ” mudur?

Öyledir! Hatta bir tanesinin soyadı dahi “Başbuğ”du!

Önce soyadı başbuğ olmayan başbuğdan başlayalım: Hani şu 28 Şubat sırasında başbuğ olan Karadayı’dan.

“Karadayı” bugünlerin popüler bir dizisi!

Bir halk adamı, ama muktedir! Hak ve hakikat uğruna gücünü kullanıyor. Menfaat için racon kesmiyor.

Tabii o Karadayı’dan bahsetmiyoruz. Onun kimin veya neyin adına racon kestiğini unutmuş olamazsınız! Zaten resmi başbuğun kendini anlatışı ona Karadayı dememizi imkânsız kılıyor!

Adam Genelkurmay Başkanı olmuş! Devletin askeri bürokrasisinin tepesine oturmuş! Ve o koltuktayken “post-modern” denilen darbe olmuş. Bir taraftan seçilmiş hükümete baskı yapılıyor, MGK üzerinden. Diğer taraftan bütün halk kesimlerine, esnaftan-tüccardan sanayiciye ve dahi memurlara kadar…

28 Şubat’ta bir BÇG gerçeği olduğu inkâr edilebilir mi? Edilse ne olur yani? Hakikat ortada ve aradan öyle fazla zaman da geçmedi… Bunamayan unutmamıştır olan biteni!

BÇG yani “Batı Çalışma Grubu” bir vakıa. Ne zamandan beri? İsmail Hakkı Karadayı’nın zamanından beri. Daha önce böyle bir şey duymamıştık. İlk o zaman duyduk!

Fakat işe bakın ki, o zamanın başbuğu Karadayı sonradan duymuş BÇG’yi!

Zamanında kurulmuş olan BÇG ondan habersiz kurulmuş ve kendi iddiasına göre, astları ondan habersiz işler çevirmişler!

Bu itiraf nasıl değerlendirilmeli?

Yoksa Karadayı “şecaat mı arzediyor”?

Tamam, başbuğlardan biri, “Benden habersiz oldu” diyor. “Ben -afedersiniz- bostan korkuluğu idim” diyor. Peki öteki. Hemi de soyadı Başbuğ olanı?

O da “hiç olmadı” diyor! Sadece bunu demiyor, “Bir kahramanı ziyan ediyorsunuz” diyor!

Yeni bir mektup yayınlamış. Silivri’de misafir edilişinin birinci yıldönümünde.

Dava Ergenekon! Egenekon, 28 Şubat sonrası müzmin darbe teşebbüslerinin davası… Sarıkızın, orajın, ayışığının davası… Militarizmin sivil otorite üzerinde hâkimiyet kurma ve onu yönlendirme şeklinde özetlenebilecek her türlü eyleminin davası.

Her şey bitti sanılırken, yepyeni bir “irtica ile mücadele planı”nın devreye sokulduğunun ortaya çıkması kimin zamanında oldu idi?

Tamam hep bir ağızdan bağırmaya gerek yok, elbette “Başbuğ”un!

Başbuğ bunu inkâr etti. “Kâğıt parçası” diye hafife aldı.

Kâğıt parçası hafiftir!

Lav silahları da ağır sayılmaz hani. Başbuğumuz lav silahlarını da “boru” olarak nitelendirmişti!

Başbuğ haklı! Bir Genelkurmay Başkanı’nın yargılanması utanç verici!

Fakat ondan daha utanç verici olan, eski Genelkurmay başkanlarının millet huzurundaki durumu. Birisi inkâr ediyor, diğeri ret!

Erkekçe, bir komutana yakışır şekilde ortaya çıkıp, “Biz yaptık! Bunun millet için, Türkiye için doğru olduğunu sanıyorduk” deseler saygı ile eğileceğim önlerinde.

İki başbuğdan onurlu bir tavır bekliyoruz. Bu tavrı gösteren her kim olursa, onun hakkında hüsn-ü zanda bulunabiliriz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Asım Yenihaber Arşivi