Gereksiz işler
Birkaç gündür “çalışan gazeteciler günü”mü kutlayan arkadaşlara kafa sallamakla meşgulüm.. Bilen bilmeyen twitter’dan, mail’den benim günümü kutluyor. Öğretmenler, gazeteciliğe hevesli çocukları katıp önlerine, çalıştığım televizyon kanalına falan getirmişler ellerinde çiçeklerle.. “Çalışan Gazeteciler Günü” vesilesiyle.. Bir iki kişiye izah etmeye çalıştım.. Dedim ki; “ben böyle günlerle falan uğraşan bir arkadaşınız değilim. Doğum günümü bile hatırlamam”.. Hani fazla derin analizlere girip de can sıkmak istemedim.. Fakat bitmek tükenmek bilmeyen bir kutlama dizisi oldu bu yıl.. Hiç anlamadım.
27 MAYIS’IN RÜŞVETİYDİ
Çok sevdiğim insanlar da bu koroya katılınca artık ilan etmek zorunda kaldım.. “Ey benim herhangi bir şeyimi kutlamak isteyen arkadaşlar.. Yazdığım güzel bir yazıyı, güzel bir tv ya da radyo programımı doyasıya kutlayabilirsiniz.. Fakat 27 Mayıs Kanlı Darbesi’ni tertipleyenlerin, kendilerine destek olan gazetecilere rüşvet olarak verdiği bir güne beni karıştırmayın”.. Benim için mesele tamamen bundan ibarettir.. Cuntacılar, 27 Mayıs ve sonrasında yedikleri haltları gazeteciler fazla köpürtmesinler diye geniş imtiyazlarla dolu bir yasa ile rüşvet vermişlerdir.. Dönemin gazete patronları (tabi ucunda ödeyecekleri yüksek vergi, prim ve tazminat yükü olduğundan) hadise yaratmışlar.. Bizim 27 Mayıs sevicisi özgür gazetecilerimiz de kendi gazetelerini çıkarmışlar birkaç gün.. Bu.. Olmuş sana bilmem ne günü.. Köpek davası, bebek davası diye halkın oylarıyla seçilmiş, bu ülkenin ilk sivil başbakanı ipe götürülürken, bizim “özgür” gazetecilerimiz, önlerine atılan o kemikle oyalanıyordu demek ki.. Şimdi de o günü kutlayacaklarmış.. Kutlasınlar varsın.. Benden uzak olsunlar da..
O İMTİYAZLAR DA ALINDI
Zaman içinde bu kıyak düzenlemelerden rasyonel geri adımlar atıldı.. Artık uçaklar ve telefonlar indirimli değildi, maçlara ya da tiyatro ve sinemaya beleş giremiyordu gazeteciler.. 2000’lere gelindiğinde cebinde basın kartı olanın, migros kartı olandan daha fazla avantajı yoktu.. En son 2008’de, kısaca “yıpranma payı” diye bildiğimiz fiili hizmet zammı da kaldırılmıştı.. (360 günlük çalışmaya karşı sisteme 90 gün daha ek yapılması meselesi) Bu fiili hizmet zammının esprisi şuydu.. Örneğin deprem oldu gecenin bir yarısı.. Gazeteciler; “kusura bakmayın benim daha mesaim başlamadı” diyemeyeceği için ve de bu ekstraları herhangi bir yere koyamayacağı için devlet yıl sonunda biraz daha fazla çalışmış gibi gösteriyordu gazetecileri.. (polisleri, askerleri, itfaiyecileri, madencileri vs..) Bu kaldırıldı. Kaldırılmıştı yani.. Şu bayıldığımız 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü hatırına geri getirilmiş.. Şartlarını bilemiyorum. İlgilenmiyorum da..
MİLLETVEKİLLERİ DE YIPRANIYORMUŞ
İlgilenmiyorum çünkü hiç hoşuma gitmedi bu düzenleme.. Çünkü gazeteciler için geri getirilirken, milletvekilleri de aynı pakete katılmış.. Asgari ücretin 17-18 katı maaş alan, sadece emekli maaşları bile 7.500 TL’ye yaklaşmış olan, 2 yıl milletvekilliği yapanların maaşa hak kazanabildiği bir sistemde, milletvekillerinin böyle ekstra birtakım ödenekler falan almalarını hakkaniyetli bulmuyorum.. Üstelik tam da gazetecilerin haklarında iyileştirme yapıldığı gün bunun olmasını, tıpkı 27 Mayıs’taki gibi rüşvet olarak algıladığımı saklamayacağım. Daha sarsıcı bir şey.. Bu fiili hizmet zammı meselesinin de kademeleri var. Yani polisler ile askerlerin, itfaiyecilerle madencilerin aldıkları ek gün sayısı aynı değil.. Biliyor musunuz, milletvekilleri madencilerle aynı gün sayısına oturtmuş kendilerini.. Ne zaman çıktı peki bu yasa? Zonguldak-Kozlu’da 650 metrede şehid olan madencilerin cesetlerinin çıkarılmaya çalışıldığı sırada. Kalın sağlıcakla.