‘Türk Gladio’su var mı?
Ergenekon iddianamesi mahkeme tarafından kabul edildi ve yeni bir sürece girdik. İddianameyi okumayı henüz bitiremedim. Bütünü üzerinde söz söylemeyi sonraya bırakıyorum.
Bu noktada dikkat çekici olan, Ergenekon davası etrafında zaman içinde zayıflayan mutakabatın yeniden güçlenmesi. Uzun süren gözaltılar, davanın bir türlü açılamaması üzerinden başlayan tartışmalar, böyle bir yıpranmayı beraberinde getirmişti.
Oysa iddianame ortaya çıkınca görüldü ki, işler hayli tehlikeli sulara yelken açmış. Eğer yeni süreç sağlıklı bir zeminde ve hızlı ilerlerse, Ergenekon davası önemli sonuçlar doğurabilir. Böyle bir ilerleme, şu anda iddianamede yer almayan bazı unsurların işin içine dahil olmasını sağlayabilir. Türkiye’nin içine girdiği şu son viraj, buna izin verirse tabii.
Bir noktayı unutmayalım. Bu davaya, devlet içindeki tüm kirli ilişkiler ağını ve uzantılarını yok etme misyonu yükleyenler, hayal kırıklığı yaşayabilir. Böyle birşey ne Türkiye’de, ne de dünyanın herhangi bir önemli ülkesinde mümkün.
Kaldı ki bizim gerçekten kendimize özgü bir sorunumuz var bu konuda. Yeni Şafak’ta Kürşat Bumin’in çok önemli üç yazısını ve konuyu ekrana taşımasını saymazsak, bu sorunu ısrarla görmezden geliyoruz.
Devlet içindeki tasfiye konusunda ortaya çıkanların hatırı sayılır bir kesiminin, yakın geçmişte bu tür yapıları ‘aslanlar gibi’ savunanlar olması, ister istemez kafaları karıştırıyor.
Benim de kafam karışık. Komünizmle Mücadele dernekleri, bunların devamı olarak ortaya çıkan yapılar, ‘Kanlı Pazar’ ve daha pek çok örnek varken aksi de mümkün değil zaten. üstelik bunlarla hesaplaşmayı hiçbir zaman göze alamamış bir zihniyet, şimdi ‘Hadi evimizi temizleyelim’ diye ortaya çıkınca kafam daha da karışıyor.
Açık yüreklilikle söyleyeyim. Mevcut şartlarda böyle bir tartışmayı yürütecek kadar cesaret sahibi değilim. Sadece birkaç tespitle katkıda bulunabilirim.
öncelikle NATO ülkelerinde ortaya çıkan Gladio yapılanmalarının tasfiyesi konusundaki yaygın görüşlere kesinlikle katılmıyorum.
Bana göre Türkiye’de böyle bir tasfiye olmamıştır. çünkü Türkiye’de ‘derin devlet’ olarak tanımlanan yapının, NATO ülkelerindeki ‘Gladio’ ile ilişkisi protokolün ötesine asla gitmemiştir. Değerli akademisyen Vedat Bilgin’i her zaman beğeniyle takip ederim. Ama kendisinin ‘NATO ülkeleriyle eş zamanlı olarak çözülemeyen ‘yerli’ Gladio’nun, şimdi tasfiye edildiği’ görüşüne de katılmıyorum.
Türkiye’de özellikle İttihat Terakki ile birlikte ‘yön’ değiştiren, farklı ittifaklara giren ve sık sık siyasete gayrı meşru müdahalelerde bulunan ‘yapı’nın, Gladio ile zaman zaman yolu kesişmiş olabilir. çıkar ortaklığı onları birlikte iş yapmaya zorlamış ta olabilir. Fakat bizdeki ‘gizli’ ya da ‘derin’ yapının asıl önemli özelliği, kendine özgü bir rotaya sahip olması. İşi zorlaştıran da bu zaten.
Ergenekon davası kuşkusuz önemli bir hesaplaşma. Ancak çıtayı çok yükseğe koyduğu konusunda iyimser olmak kolay değil.
Türkiye yeni bir döneme hızlı hesaplaşmalarla giriyor. Bunu yaparken, nelerle ve kimlerle karşı karşıya olduğumuzu doğru tanımlamazsak, bir süre sonra istemediğimiz sonuçlarla karşılaşabiliriz.
Türkiye bildik tüm ezberlerin dışında bir ülke. Ne yazık ki sadece güzellikleriyle değil, aynı zamanda kirli ve karanlık yanıyla da.
Bunu akıldan çıkarmak hepimize pahalıya mal olabilir.