İkinci Meclis seçimlerindeki oyunlar
Resmi tarih kitapları okutula okutula sağırlaştırılmış nesillerimiz var. Allah’a şükür, ne Millî Eğitimin okullarında okutulan cumhuriyet tarihini ciddiye almışımdır, ne de üniversitede!.. Hep kandırıldığımız hissi vardı içimde ve öğretilmeye çalışılan hiçbir bilgiyi öğrenmedim; öğrenmemek için direndim. Kurgulanmış bilgilere karşı direnmekte haklı olduğumu, alternatif okumalarım ortaya çıkardı.
Meselâ yakın zamana kadar Kadirbeyoğlu Zeki Bey (1884-1952) diye biri olduğunu, 2. Meclis’in tek bağımsız milletvekili olduğunu bilmiyordum. Zeki Bey’in hatıratı yayınlanınca, böyle birinin olduğundan haberim oldu.
Zeki Bey, Osmanlı Meclis-i Meb’usanında da bulunan ama 1. Meclis’e katılmayan bir şahsiyettir. Galatasaray mezunudur. Sağlam ilkeleri olan, gereğinde M. Kemal’e bile diklenebilen bir aydındır. (Kitapta ayrıntıları var. Mesela Erzurum Kongresine üniformasıyla katılmaya kalkan M. Kemal’e, üniformasını çıkarttırmıştır.)
Ali Şükrü Bey’in katledilmesini takiben 1. Meclis’in kapatılmasından sonra 2. Meclis’in teşekkülü için yapılan seçimlerde, ne oyunlar döndüğünü, Zeki Bey’in hatıratından öğreniyoruz.
2. Meclis için seçimler yapılmaktadır. Tabii o zamanki seçimler hep müntehib-i sâni (ikinci seçmen)’li seçimlerdir. Vatandaş doğrudan oy kullanamaz. Belirlenen “ikinci seçmen”ler, Ankara’nın belirlediği adaya oy vermek zorundadır. Yani yapılan iş, göstermelik bir tiyatrodur.
O zamanlar, genel seçimler, bütün yurtta aynı günde yapılmıyor; Ankara’nın belirlediği günlerde, il ve ilçelerde teker teker seçim yapılıyor. Tabii, her seçim bölgesinde, en etkin unsur, Jandarmadır.
Zeki Bey, 2. Meclis için Gümüşhane’den bağımsız adaydır.
Zeki Bey, Kelkit seçimlerini anlatıyor. (S.185-188)
Seçim günü Jandarma komutanı ve Kaymakam vekilliğinde bulunan zatın, seçim salonunu terk etmesi istendiğinde, “İntihap (seçim) yanımızda yapılacak ve her müntehib-i saninin yazdığı veyahud yazdıracağı pusulaları göreceğiz, Hükümet’in istedikleri adamlardan başka hiç kimseye rey verilemez” demesi üzerine, seçim işlerini yürüten Belediye Başkanı Alaaddin Bey, bunun mümkün olamayacağını, komutanın salonu terk etmesini gerektiğini tekrarlar. Komutan bunun üzerine tekrar, “Biz emir aldık. Müntehib-i saniler Hükmet’in gösterdiği zevata reylerini verecek. Vermedikleri takdirde biz verdirteceğiz.”
Manzarayı gözünüzün önünde canlandırabiliyor musunuz?
İkinci seçmenler toplamış... Başkan seçime geçmek istiyor.... Ankara’dan fermanlı bir asker, “Olmaaazz!... Hökümatın adayından başkasına oy çıkarsa oyarım!...” havalarında. Seçmenler hökümatın adayına oy vermezlerse, silah zoruyla “verdirilecekler”miş... Bunun da adı seçim oluyor yani.
Neyse...
Olaya devam edelim...
Başkan, “Bu şartlarda seçim yapılamaz” deyip seçmenleri dağıtır. Telaşa düşen komutan Ankara ile telgraf irtibatına geçer. Telgrafın Ankara ucunda Mustafa Kemal vardır. Belediye Başkanı ile M.Kemal bir süre telgraf teaitisinde bulunduktan sonra, askerin çekilmesi ve seçimin gerçekleşmesi sağlanır.
1923 Temmuz ayı başlarında cereyan eden bu olay, diğer ilçe ve illerde de benzeri şekillerde tezahür etmiştir. Yani, 3 ay sonra ilan edilecek olan cumhuriyetin “asr-ı saadeti”ndeki seçimlerde, millî irade değil, Ankara’nın ve süngünün dediği olmuştur. Zeki Bey zaten “Gördün mü hâkimiyet-i milliyeyi?” (s.189) diyerek durumun vehametini ifade eder. Trajediyi Feridun Fikri Bey, “ Hâkimiyet milletindir” sözünü “Hâk-i meyyit milletindir.” (Ölü toprağı milletindir) şeklinde okuyarak daha da belirginleştirir.
İktidara gelmek için hâlâ askerden medet umanların mazisini gördünüz değil mi?
Zeki Bey’in hatıratından kesitlere devam edeceğiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.