Yeni Fitne Oyunları
Arap kültüründe demir ve ateş fitnenin iki aracı olarak nitelendirilir. Son günlerde yaşanan bazı olaylar bu konuda tarihte yaşanmış tecrübeleri teyit ediyor.
Mısır’da son dönemde “black block” adlı bir çete ortaya çıktı. Yüzlerini siyah maskeyle kapattıklarından böyle adlandırılıyorlar. Değişik yerlerde yangın çıkardılar. Sabotaj hazırlığı içindeyken yakalananlar oldu. Yapılan sorgulamalarda başka sabotaj eylemi planlarının da olduğu ortaya çıktı. Maksatları ise ortalığı karıştırarak istikrarı engellemek. Böylece yeni yönetimin ülkede düzeni oturtarak başarılı adımlar atmasının önüne geçmek. Sabotaj eylemlerinden dolayı İçişleri Bakanlığı maske takılmasını yasakladı.
Sabotaj eylemlerinin ve kara maskeli çetenin arkasında görünüşte siyasi muhalefet olarak öne çıkan ama gerçekte toplumsal düzen ve istikrarı engelleme amacıyla bir araya gelen Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin yer aldığı biliniyor. Oysa siyasi muhalefet yangın çıkarmakla, resmi binaları, evleri ateşe vermekle olmaz. Siyasi muhalefet siyasi faaliyetle olur ki bunun için de önleri açık.
Mısır’da kara maskeli çetelerin istikrarı engellemek için sürekli fırsat kolladığı sırada Tunus’ta ilginç bir cinayet gerçekleştirildi. Demokrat Yurtseverler Partisi Genel Sekreteri Şükri bin Salih Beliyd evinin önünde karanlık bir suikastla öldürüldü. Bu partilerde genel sekreter partinin en üst kademedeki yöneticisi olduğundan Türkiye’deki siyasal partilerin genel başkanlarıyla aynı konumda olduklarını hatırlatalım.
Tunus’ta, dikta rejimlerinin devrildiği diğer ülkelere nispetle daha çok sükûnet sağlanmış ve siyasi muhalefet de Mısır’daki gibi şiddet ve sabotaj yerine sivil etkinliklere yönelmişti. İktidarın da muhalefetin de trenini rayına yerleştirdiği sırada böyle bir cinayet işlenmesi bir anda ortalığın karışmasına neden oldu. Zaten amaçlanan da buydu.
Her şeyden önce Tunus’ta iktidarı alan Nahda hareketinin, komünistler de dâhil bütün sol gruplara siyasal faaliyet imkânı verilmesini ve yasak getirilmemesini savunduğu biliniyor. Böyle bir görüşü savunan hareketin muhaliflerini cinayetlerle tasfiye etme yoluna gitmeyi tercih etmeyeceği, bunu savunduğu görüş ve stratejiye aykırı bulduğu dikkate alınmalıdır.
İkinci olarak böylesine önemli bir siyasal cinayetin ülkede kargaşaya neden olacağını, istikrarı bozacağını ve rayına oturtulan trenin raylardan çıkmasına yol açacağını tahmin etmek zor değildir. Oysa iktidarın muhaliflerini cinayetler yoluyla tasfiye etmeye değil sağlanan istikrarı korumaya ve çalışmalarını belli bir düzen içinde yürütme fırsatı bulmaya ihtiyacı var.
Bu gerçeklere rağmen olayın arka planının aydınlatılmasına fırsat verilmeden cinayetin, İslâmî kesimi töhmet altına sokmak ve hükûmetin çalışmalarını engellemek amacıyla istismar edildiğini, birilerinin ortalığı karıştırmak için hemen hızla düğmeye bastığını görüyoruz.
Bütün bu olayların gölgesinde, Mısır’da dikta kalıntısı ve uluslararası siyonizmle bağlantılı medya organlarının Filistin İslâmî Direniş Hareketi (Hamas)’a çeşitli suçlamalarda bulunması, aslı astarı olmayan hatta olması imkânsız iftiraları haber yapıp yaymaya çalışması da son dönemdeki fitne politikasının bir başka boyutunu oluşturuyor. Bu antipropaganda ve iftira kampanyasının arkasında, Mısır’daki yeni yönetimin Filistin direnişine sahip çıkmasından, destek vermesinden duyulan rahatsızlık var.
Mısır’daki işbirlikçi medyanın bu kampanyayı yürüttüğü sırada BBC’nin de Halid Meşal’in, Baas diktatörü Beşşar Esed’in hâlâ Hamas’a destek verdiğini söylediği iddiası ise iftira kampanyasının bir başka boyutu.
Irak’ta halkın meydanlara çıkmasının hemen ardından sivilleri hedef alan saldırıların yeniden olayların mecrasını bir başka yöne çekmesi de dikkatten kaçmıyor. Oysa bu eylemler diktatör Maliki’ye karşı kitlelerin toplumsal direnişinin aleyhinedir.
Suriye’deki Baas rejimini kaybetme korkusunun uluslararası emperyalizmin fitne ateşini alevlendirmesinde rolü olabilir. Çünkü sadece İslâmî direnişin bayrağının bu ülkelerde yükselmesinden değil aynı zamanda siyasal iktidarı ele geçiren oluşumların aralarında güç birliği oluşturmalarından endişe ediyorlar. Böyle bir güç birliği karşısında ise emperyalizm yaptırım gücünü büyük ölçüde kaybedecektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.