Yasakçılıkla övün bakalım!
Köprülerin altından bunca su / gerçek aktığı halde, hâlâ başörtüsünü yasaklamakla övünenleri görmek gerçekten de ibretlik. Üstelik bunu “sosyal demokrat” kimlikleriyle yapmaya çalışıyorlar ki, 2013 yılında böyle bir yaklaşımı ne “demokratlık”la, ne de “sosyal siyaset” ile izah etmek mümkün değil.
Anayasa profesörü olan CHP’li bir milletvekili www.t24.com.tr internet sitesinin sorularını cevaplandırırken, kızının başörtüsü takması durumunda buna üzüleceğini söyledi. Üniversitedeki derslerinde başörtüsü takan öğrencilere ayrımcılık yaptığını kabul eden vekil, kızı da olsa bunu yapmaktan geri kalmayacağını söylemiş. (Star, 12 Şubat 2013)
“Tek parti anlayışı”na uygun başka açıklamalar da yapan CHP’li vekil, “Halk istiyor diye devlet düzenini değiştiremezsin” de demiş. Tabiî ki Türkiye’de tartışılan “devlet düzeni”nin değiştirilmesi değil. CHP’li vekilin bahsettiği değişim, meselâ demokrasiden vazgeçmek anlamındaysa böyle bir talep yok. Ama ‘tek parti’ anlayışının değiştirilip, daha demokrat ve hür bir Türkiye’ye geçiş ise böyle bir talep vardır ve bunu talep etmek de milletin hakkıdır. Zeten, 14 Mayıs 1950’deki “Beyaz İhtilâl”i başka bir şekilde izah etmek ve yorumlamak mümkün mü?
CHP’li vekile soralım: “Halk istiyor diye devlet düzenini değiştiremezsin de, darbeciler isteyince mi devlet düzenini değiştirirsin?” Gerek 27 Mayıs 1960 ve gerekse sonraki darbeler milletin tasvip etmediği “düzen”leri kurmak ve devam ettirmek için yapılmadı mı? Darbecilerin böyle bir hakkı var da milletin yok mu? İşte, tipik CHP ve “tek parti” anlayışı bu... Darbeciler her şeyi ister ve yapar, buna hakları var; ama millet isteyemez... CHP böyle demeye devam ettikçe ‘ana muhalefet’ bile olamayacak...
Bu asırda ve bu mevsimde hâlâ başörtüsü yasakçılığıyla övünen bir vekile sahip olan CHP çok övünebilir. Üstelik bunu yaparken geçmiş dönemde başörtülü öğrencilere “ayrımcılık” yaptığını da övünerek ilân ediyor. Yasağın hüküm sürdüğü dönemlerde “Başörtülülere haksızlık yapılıyor” denildiğinde inkâr edenler bu itiraftan sonra acaba ne diyecekler?
Kişinin kendi kızı ile ilgili değerlendirme yapması bizi doğrudan ilgilendirmeyebilir; ama yasakçılığı her yere yaygınlaştırmaya çalışması hepimizi ilgilendirir. Kamu çalışanlarının başörtüsü takmasına da itiraz ediyorlar. Neymiş, hakim ve öğretmenler ayrımcılık yapabilirmiş. Peki, sizin yaptığınız nedir? Ayrımcılık yapmak sizin doğuştan kazandığınız hak mıdır?
İnanın böyle bir yaklaşım dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Bütün dünya insanların ‘dış’ına değil de ‘iş’ine bakıyor. Türkiye’deki yasakçılar ise ‘dış görüntü’ye bakıp insanları sınıflandırmaya çalışıyorlar. Bu yaklaşım en başta kadınlara hakaret ve ayrımcılık değil mi? Ey feministler, en başta sizin bu yapılanlara itiraz etmeniz gerekmez mi? Başı kapalı bir öğretmen ders anlatamayacak, ama yasakçıların tabiriyle ‘ondan daha mürteci’ ama başı açık olan bir erkek öğretmen ders anlatabilecek. Nerede adalet, nerede hakkaniyet?
Tekrar etmekte fayda var: CHP’li bir vekilin seslendirdiği ve maalesef muhtemelen diğer CHP’li vekillerin de destek olacağı bu yaklaşım çok yanlıştır, çok hatalıdır. Böyle bir politika takip ederek CHP’nin milletle barışması mümkün değildir. Oysa CHP’nin de geçmişinden alıp bu güne kadar sırtında taşıdığı “yük”leri bir kenara bırakıp milletin değerleriyle barışmasında hem onun hem de bu milletin menfaati vardır. Lüzumsuz tartışmalarla vakit kaybetmek herkese zarar veriyor. Bir yandan “Benim anam da başörtülüydü, benim babam da hacca gitti” anlamında beyanlarda bulunmak; öte yandan da başörtülülere oldum olası “ikinci sınıf” muâmelesi yapmaya çalışmak değil CHP’ye; hiçbir kişi, kurum ve partiye yakışmaz ve fayda vermez.
Yasakçılıkla değil, hürriyetçi olmakla övünün...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.