Atınız Şunları
Nabi Avcı Hocam!.. “Türkçe bilen eleman aranıyor!..” Evet, böyle bir ilân gördüm.
• İlân verene telefon açtım. Kendimi tanıttıktan sonra “Niçin böyle bir arayışa girdiklerini” sordum. Dedi ki; “Görünüşte herkes Türkçe biliyor… Gelgelelim, üniversite mezunu, hatta yüksek lisans mezunu bir adama bile ‘Gel telefonla şu bağlantıyı kur ya da yazılı olarak şuraya buraya başvur.’ dediğin zaman çakılıyor.
Birleşik yazılması gereken ‘de, da’ ile ayrı yazılması gereken ‘de, da’ larda bile sıkıntı var. Hangi ortamda nasıl konuşulur, kime karşı nasıl konuşulur bilen çok az.” Adam devam etti: “Biz mühendislik alanında faaliyet gösteriyoruz. Eskiden mühendis dediğin, alanına dair bir takım teknik bilgilere sahipse ‘tamam’ diyorduk. Ancak artık iş tanımları değişti. Bir mühendisin sadece hesap, kitap, çizim işlerini bilmesi yetmiyor. Mühendisin aynı zamanda, müşteri ilişkileri konusunda verimli olması şart. Yabancı dil bilmesi önemli, hadi ondan da geçtik, Türkçe bilmesi şart!”
• Hatırı sayılır bir medya organımızın yöneticisi misafirimizdi… Dedi ki; “Bizde Türkçe bilenlerin oranı en fazla yüzde 10’dur!..”
• Milli Eğitim Bakanımız Sayın Nabi Avcı’nın düzenlediği basın toplantısında buna benzer konular gündeme geldi… Okullarda saçma sapan bilgiler veriliyor ama Türkçe eğitimi yok!.. Bırakın bir “yabancı dil”i konuşmayı ve yazmayı, Türkçe’yi bile öğrenemiyor çocuklar.
• Bakan Nabi Avcı, “Öğrencileri gereksiz bilgilerden kurtaracağız. Öğrenci artık az ve öz öğrenecek!” dedi. Az ve öz öğrenmek... Herkesin herşeyi sözde “öğrenmek” mecburiyetinde kaldığı bir model bu. Mesela… Bendeniz, hep “müzik” ve “resim” derslerinden çaktım. Resim Hocası, “Ödevlerinizi yazılı notu gibi değerlendireceğim.” deyince, çaresiz resmi Rahmetli Halam’a çizdirdim. Hoca, resmi çok beğendi. “Tamam sınıfı geçtin Serdar ama”… “Bu resmin bir benzerini burada, benim önümde yaparsan!..”
• Olmadı tabii… O sene de bütünlemeye kaldık!..
• Müzik dersleri dersen berbat, “Saaaaray Yolu İncedir, İncediiiir…!” “La, La, Sol, La, La, Sol, Fa, Sol, Laaaa” Gerisi… Yok!..
• Hep iki bütünleme; biri müzik diğeri resim. Türkçe, edebiyat, kompozisyon çok iyi, matematik, fen orta, müzik, resim berbat!..
• Bir ders çok iyi, bir ders orta, bir ders çok kötü olacağına hepsi “orta” olsa yetiyor öğrenciye. Sistem, “orta” kalitede öğrenci istiyor. Asker ocağına gidecek çocuklarımıza ne tavsiye ederiz?.. “Oğlum, ne en önde ol, ne en arkada, ortalarda idare et!..”
• Sistem, “Kurşun Asker” gibi adamlar arıyor. Okullar birer “Kurşun Asker” yetiştiriyor. Büyüyünce de, ya “şu”cu “bu”cu oluyor insanımız ya da bilmem ne “ist” filan… Bir yere kapılanıyor… Kapılandığı yerin “geleneklerine” göre bir yere atıyor postu, oh suyundan da koy!..
• İşyerlerinde “ultra itaatkâr” tipler, kafalarda kırk tilki, kuyruklar birbirine değmez… Okullar öyle alıştırmış; hem cumartesi hem pazar tatil!.. Yaz tatil, kış tatil!..
• Milli Eğitim işleri sakat… Bir bakanla olmadı, diğeriyle de öyle… Sayın Hüseyin Çelik, Milli Eğitim Bakanı iken birşeyler yapmaya uğraştı ama onun dönemi de ideolojik çekişmelere kurban gitti. Darbeciler önüne bin türlü takoz koydu!.. Şimdi, Sayın Nabi Avcı gibi son derece mahir bir isim var. Sempatik ve dinamik. O dinamizmin okullara da yansımasını bekliyoruz!.. Atın eğitimden şu safraları!..