O sivilleri bulabilecek misiniz?
Magazine bayılıyoruz ya.. “Sincan’da tank yürüten komutan, tam da 28 Şubat’ta Sincan’a konuldu” gibi renkli cümlelerle 28 Şubat analizi yapıyoruz. Boşverin tank yürüten komutanı falan. Ne diyor? “Biz o tankları bakım için naklediyorduk. Yol kapalıydı o yüzden o güzergahtan taşıdık”.. Komutanlarla ilgili soruşturmada kat edeceğiniz mesafenin daha ilerisi yok ki.
YAPTIM AMA NEDEN YAPTIM?
İki tür savunma var bu süreçte komutanlardan dinlediğimiz. Biri (hukukçuların tabiriyle) kopuş savunması diye adlandırılan, ikrar yolu.. Bizim anlayacağımız şekilde söylersek; “yaptım, yaptım ama bir sor bakalım neden yaptım” türü savunma.. Kenan Evren’in savunması böyle.. Bir de Ceylanoğlu gibi, kıvırtma savunması var.. Her hâl ve şartta ben komutanlara ağız dolusu kızamıyorum. Ve de anlayamıyorum. 28 Şubat’ı getirip getirip BÇG içindeki bir üniformalı cuntaya dayandırıp orada bırakma gayretinin arkasındaki asıl hesabı çözemiyorum.. Kim, neyi perdelemeye çalışıyor?.. Şimdi sizlerle bazı soruları yükselteceğiz burada. Bu soruların cevapları var elbet birilerinde.. Neden cevaplamadıklarını ise bilemiyorum
SİVİLLERE NE OLDU?
Hem Hava Kuvvetleri’nden emekli bir asker hem de eski bir parlamenter olan Tevfik Diker iki gün önce bir makale yazdı.. Bizim Erdal Ceylanoğlu üzerinden yaptığımız “tank yürütme” işinin bakın hangi yönüne dikkat çekiyor?.. “…… Sincan’da tanklar yürütüldüğünde Zafer Mutlu yönetimindeki Sabah Gazetesi başroldeydi. Gazetenin Ankara Temsilcisi Fatih Çekirge Sincan’dan tankların geçeceği bilgisine önceden sahipti. Çekirge, Mehmet Çetingüleç’i, Kamil Elibol ile Ahmet Köprülü’yü görevlendirmişti. Bir gece önceden başlayan ‘tank haberi’ nöbeti esnasında Çetingüleç, ‘Burada bir anormallik yok’ diyerek sabah olmasını beklemeden evinin yolunu tutmuştu. Sabahleyin Sincan sokaklarına dalan tankları görüntülemek ise Elibol ile Köprülü’ye düşmüştü……” Yani diyor ki Diker, Ceylanoğlu’nun “bakım” (!) için yürüttüğü tankların hangi güzergahtan gideceğini bilen bazı gazeteciler vardı. Bunlara ne oldu?
HAFIZALARIMIZI TAZELEYELİM
28 Şubat soruşturmasının emekli ve muvazzaf ayağı neredeyse tamamlanmak üzere. Bundan sonraki evrenin siviller olacağını tahmin etmek hiç de güç değil. Zira o dönem el değiştiren paraya bakacak olursak bu işin BÇG ile sınırlı olmadığını açıkça söyleyebiliriz. DYP’yi bölerek DTP’yi oluşturan milletvekilleri ne olacak mesela? Hiç kimseyi itham etmek değil niyetim. Bağımsız yargının soruşturmasını istiyorum sadece. DYP’de iken kaç paraları vardı bu milletvekillerinin, DTP’ye geçtikten sonra kaç paraları oldu?.. Bunun için bir eski milletvekilinin, yüreği yana yana, vicdanı sızlayarak isyan etmesini mi bekliyoruz?.. “evet biz valizlerle para aldık ve DYP’den istifa ederek şemsiye yapılanmasını oluşturduk” demelerini mi bekliyoruz?.. Elimizdeki örnekler böyle olmayacağını gösteriyor. Peki Refik Baydur’un (eski TİSK Başkanı) “Beşli Çete” olarak adlandırdığı sermaye ve sivil toplum ayağı?.. Havuz sistemi ve gümrük birliği başta olmak üzere iş dünyasının açıktan sürdürdüğü muhalefetin, 28 Şubat’taki yansımaları ne olacak peki? Ya başörtüsünü eziyete, işkenceye dönüştüren üniversite yönetimleri.. Mesela dekan yardımcısı bir hocayı, sırf başörtülü akrabası var diye görevden alan Kemal Alemdaroğlu.. Oğlu sağlık karnesine photoshop ile başı açık resmini yapıştırırken zaman kaybettikleri için tedavisi geciken Medine Bircan ya da başörtüsünü protesto ederken polis copuyla karnındaki bebeğini kaybeden Nuray Bezirgan… Bunların yaşadıkları mağduriyetin hesabını da mı Erdal Ceylanoğlu’ndan soracaksınız?.. ya sürecin baş aktörü Süleyman Demirel?..
KAÇMIŞ OLABİLİRLER Mİ?
Size bir not daha.. Bugün “sıra geldi 28 Şubat’ın sivil ayağına” dediğiniz vakit, Türkiye’de kimseyi bulamazsanız şaşırmayın. Ben tam takip edemiyorum ama arada bazı isimlerin bir ayağı yurtdışında. Son dakika, öbür ayaklarını da atarlarsa bu bana sürpriz olmayacak.
Kalın sağlıcakla.