Teröristbaşı Başkan Adayı olur mu?
Yine gündeme ayar çektiler. Herkesin gözü önündeki bir vakayı, göz önünde tutarak gizlemenin de bir yolunu buldular.
“İmralı tutanakları” ortadayken, “metnin içeriği”nden ziyade “kimin sızdırdığı”na yoğunlaştı(rıldı/yönlendirildi) kamuoyu. Şimdi herkes tutanakları kimin sızdırdığını konuşuyor. Halbuki içeriğin değerlendirilmesi gerekmez miydi?
İşin sırrı, Sırrı’nın sualine Teröristbaşı’nın verdiği cevapta yatıyor. Sırrı soruyor: “Sizin konumunuz ne olacak?”
Teröristbaşı keyifli, gülerek cavap veriyor:
“Ne ev hapsi, ne de af, bunlara gerek kalmayacak. Herkes, hepimiz özgür olacağız...”
Demek ki Devlet Teröristbaşı’na “özgürlük güvencesi” vermiş. O da kendinden emin, keyifle gülerek cevabı çakmış.
Peki, “ev hapsi” yoksa, “af” yolu da kullanılmıyorsa, Teröristbaşı nasıl ve hangi yöntemle serbest kalacak da “özgür” olacak? İşte buraya yazıyorum; bu cümlemi alıp bir kenara not edin.
Teröristbaşı’nın üzerindeki bütün suçlamalar düşürülecek. Baştan itibaren hakkında hiçbir suçlama yapılmamış, hiç ceza almamış gibi bir hukuki statüye kavuşturulacak.
Aynısı PKK terörünün diğer elebaşıları hakkında da yapılacak. Böylece, “ne ev hapsi, ne de af, bunlara gerek kalmayacak.” Herkes, hepsi özgür olacak!
Ya aksi olursa? Teröristbaşı buna da cevap veriyor:
“Bu olmazsa 50 bin kişiyle halk savaşı olacak. Ölen ölecek...”
Ömür boyu hapis cezası almış, dört duvar arasında tutulan biri bu sözü söyleyebiliyorsa, “İmralı ile Güneydoğu-Kandil arasında etkin ve bütün kanalları açık bir iletişim hattı mı var?” suali gelip insanın aklına küt diye oturuveriyor. Baksanıza, terörün bir sonraki aşamasının “halk savaşı” olacağı talimatını -çaktırmadan- vermekle kalmıyor, “halk savaşı”na katılacakların sayısına kadar detay veriyor: 50 bin kişi... O kadar emin ki, “kendime güveniyorum” diyor.
Bu yüzden, sürecin “akamete uğramaması lazım”mış. Ya süreç Teröristbaşı’nın öngörülerine göre gelişmezse? O zaman şunlar olurmuş:
“Uğrarsa, tırnak kesilirse felaket olur”muş. Bunun ardından “orta ve üst düzey savaş, isyan, kaos” gelirmiş. “Hepimizin hayatı söz konusu”ymuş. Öyle ki, “şimdiye kadar yaşadıklarımız devede kulak kalır”mış.
Burada Teröristbaşı’nın Erdoğan’ı da, MİT’i de kurtardığına, AKP’nin önünü açtığına, büyük büyük komploları önlediğine dair sözleri üzerinde durmayacağım. Zira bunları, ummadığı bir statüye kavuşan mahkûmun, kerameti direkt kendinden bilen bir gururla sarf ettiği sözler olarak görüyorum. Ancak yukarıda dikkat çektiğim sözleri, neresinden bakarsanız bakın, Teröristbaşı’na büyük bir güvence verildiğinin açık göstergesi.
Öyle güvence verilmiş ki, Teröristbaşı net olarak “bir rejim değişikliği olacak” diyebiliyor.
Evet, rejim değişikliği kaçınılmaz. Ancak rejimin değişmiş halinin nasıl olacağı, hangi nitelikleri taşıyacağı ve bunun Kürt ayrılmacılığına ne tür bir statü vereceği çok mühim. Bunun üzerinde bilâhare durmak üzere geçiyorum. Ama rejim değişikliğinin “Başkanlık Sistemi”ni getireceğinden de eminim.
“İmralı Süreci”nden beklenen amaç, “Kürt ayrılmacılığı”nın yeni bir formülle yeniden biçimlendirilerek sisteme entegre edilmesi. “Değişen rejim”in yönetim sistemi olan “Başkanlık sistemi”ne geçilmesinde, sisteme entegre edilmiş Ayrılıkçı Kürt Hareketi kilit noktada olacak. Hatta, “sisteme entegre edilmiş Ayrılıkçı Kürt Hareketi” ile AKP tabanının oluşturacağı ittifakla Başkanlık Sistemi getirilecek.
Yukarıda, “bu cümlemi not alın” diye vurguladığım üzere, Teröristbaşı üzerindeki bütün suçlamalar baştan itibaren kaldırılacağından ve hiç olmamış gibi bir hukuki statü getirileceğinden, bugünün İmralı mahkûmunun, yakın gelecekte “Başkan Adayı” olarak seçim meydanlarında turladığını görürseniz hiç şaşırmayın. Nitekim Teröristbaşı, Sırrı’nın sorusu üzerine “Başkanlık sistemi düşünülebilir” diyor. Yerini hazırlıyor.
Yine yakın gelecekte politika arenasında boy gösterecek siyasal partilerden biri de, Genel Başkanlığını Teröristbaşı’nın yapacağı PKK olacak. Nitekim Teröristbaşı, “bütün felsefi ve örgütsel birikimimi bu yönde PKK’yi hazırlamak ve dönüştürmek için kullanıyorum” diyor. Sırrı’ya verdiği cevapta, “HDK’yi (Halkların Demokratik Kongresi) parlamentoya uyarlamak”tan söz ediyor.
Peki, bunca statüyü kazanan Teröristbaşı’nın nihai hedefi ne? Onu da Sırrı’ya söylüyor; “hedefimiz ne?” diye sorup, sonra cevabını şöyle veriyor:
“Peki biz ileride ne yapacağız? Kürtler kendilerini özgürce ifade edecek ve yönetecektir. Şu anda yasa dayatırsak büyük alerji yaratır. İleride olabilir.”
Yaa, işte böyle. Süreci yönetirken bunlar hesaba katılıyor mu acaba? Bir gün birileri “günaydın” demeden bunu anlamak lazım. Zira Teröristbaşı meydan okuyor:
“Benimle oynanmayacağını özellikle AKP’ye anlatmalısınız.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.